Ailenizin eşeği...

A -
A +

O yıl doğan bebeklerin en kocaman gözlüsüydü... Güzel gözleri, kozmetik markalarının sponsorluğuna ihtiyaç duymayacak kadar sürmeliydi. Büyüdü... "Hayır" kelimesini telaffuz edememesinin dışında, sıradan bir çocuktu. Ancak ara ara sırtında garip bir kaşıntı, yonca tarlası görünce de tarifsiz bir sevinç duyuyordu. Garip bir şeyler vardı... Büyüdükçe kulakları da uzamaya başladı...

Dar bütçeli gerilim filmleri gibi atlaya atlaya gidelim. Bu çocukla ilgili esrarengiz dosyayı incelemeye karar verdim. İpuçları beni bir kibrit kutusu üzerindeki telefon numarasına ulaştırdı. Büyütecimi kenara koyup tuşlara bastım. Çalıyordu... "Alo Ailenizin Eşeği hattı. Nasıl yardımcı olabilirim?" Şaşkınlığımı birkaç geçiş cümlesiyle savuşturduktan sonra konuyu açtım.
Prof. Semerkent dingin bir ses tonuyla anlatıyordu: "O çocuk bizden! O bir sıpaydı. Bu ilk vaka değil... Efem şöyle izah edeyim; her ailenin bir eşeği vardır! Atsan atılmaz, satsan satılmaz bireyler kendi içlerinde 'eşeğini' belirler! Bu, kendiliğinden gelişen bir süreçtir. Kısacası olunmaz, doğulur" Merakla dinliyordum; "Ailenin her işine koşturur, her türlü sorumluluğu üstlenirler. İş, aş, dalaş ve ilgili ilgisiz bir sürü konuyu içeren insani yardım paketleri hazırlar. Tez canlıdır, pozitiftir. İstemese de bakar ki ya yapan, ya da doğru düzgün yapan yok, üstlenir geçer! Halleder. Bir yolunu bulur. Yollar yapılırken eşeklerin önden gönderilmesinin sebebi de budur. Dereden tepeden, dolana yürüye en kestirme ve uygun yolu bulur ki, o yola asfalt döşenir."

Bu ne kardeşim böyle?

"Şaşırmayın dedektif! (Bana diyor) Telefonda konuşurken, hatta birini dinlerken bile ara ses olarak 'evet' diyen insanlarımızın 'hayır' diyebilmesi çok zordur. O yüzdendir ki, vurulan semerin üzerine kişiler ve olaylar birer birer yüklenir. Yeri gelir tepesine çıkılır. Zamanla 'eli mahkûm yapacak, mecbur' kıvamına getirilir. Herhangi bir itiraz girişimindeyse duygusal şantaja başvurulur."

Soruyorum; "Peki neden eşek? Neden 'ailenizin tırtılı' değil de eşeği?" Profesör, "Eşek, attan çok daha zeki, ama kişiliği olduğu için inatçı... Sürüler halinde yaşıyor, ama hiyerarşi tanımıyor. Ataları çölden geldiği için çetin şartlara olağanüstü dayanıklı. İnsanoğluna, araba çekmeden asker taşımaya, tarla işlerine kadar çok çeşitli alanlarda hizmet veriyor, ama yine de yaranamıyor ve 'aptal' yerine konuyor!" diyor.

Hımm... Önüme konan saman balyasından, pardon, dosyadan başımı kaldırdım ve tespitte bulundum. Evet, bu semer vurulma durumu aileyle sınırlı kalmıyordu! Hayata yayılmıştı! Küçükten büyüğe doğru, iç içe... Aile, akraba, komşu, çevre, iş dünyası, toplum, ülke... Tıpkı bir matruşka gibi! Ünlü Fransız araştırmacı Buffon'un deyişiyle: "Eşekler, insanoğlunun en büyük keşiflerinden biri."
 
 Ni­nem diyor ki: Eşen, düşer!

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.