Düzelecek, düzelecek…

Putin, semt çocuğu ağzıyla gider yapadursun, Rus tekstilci kriz dinlemedi. Yerli tekstil üreticilerini yabancı alıcılarla bir araya getiren Dosso Dossi Fashion Show'a katıldım bu hafta. İş, eğlence ve tatili birleştiren özgün konsepti ve dünyaca ünlü isimleri ağırlamasıyla dikkat çeken organizasyon, Rusya’yla yaşanan uçak krizi sonrasında Rus alıcıları da misafir ettiğinden ayrı bir önem arz ediyordu. Gittik gördük, baktık, kıyafetleri karıştırdık; “Ayolcum bunun robası, şunun eteğinin fırfırı ne hooş” derken arada Rus alıcılarla temas kurma şansı yakaladık. Umurlarında değil! “Siyaset bizim karnımızı doyurmuyor” mantığında çoğu. 

Fuarda, aralarında binden fazla Rus’un da bulunduğu beş bin yabancı misafire bir milyon ürün satılıp 50 milyon dolarlık ciro yapıldı. Sürümü iyi olan mallarda 10-15 milyon dolarlık ek ciro da yolda. Ha, ilk kez Rus alıcılara özel indirim yapılması  ve ürünlerin Rusya’ya sokulmaması hâlinde para iade garantisi verilmesinin katkısı büyük mü, büyük. Benzer akılcı çözümlerin duvar dibine çömelip efkârla cigara tüttüren sair ticari sektörlere de örnek olması dileğiyle…

Malum, Rusya sınırlarımızı ihlal eden uçağının düşürülmesinden sonra; yok “Ay bi özür bile dilemedin”, yok gazı kesicem, yok meyve sebze almıcem, yok “görüşmicem, banane banane görüşmicem” gibi sevgilisinden tekme yemiş emo kızların  Facebook paylaşımları gibi açıklamalar yapıp durmuştu... Votka limonsuz gitmeyince limonu saldı, vatandaşlarına “Nataaşa evine dön, çocuklar perişan” çağrısı yaptı, yedek parçaya kapıyı araladı arada da sümüğü baloncuk yaparken bile atarı elden bırakmayan ergen gibi “baah, nükleer başlık atarım baah!” imaları yaptı.

Putin, en son da “Bizim Türk halkıyla sorunumuz yok, derdimiz iktidar” diyerek, bizim kronik muhaliflerin yeni umudu olsa da, siyasi aklının kuşa takılsa uçamayacağını kanıtladı. Hadi onu anladık, karizmasına yediği çiziği pasta cilayla gidermeye çalışıyor da… İki kişi konuşurken üçüncüye ne yemek düşüyor?

Bir; Etkinliğin baş mankeni top model Candice Swanepoel "Güvenlik tehditlerini" gerekçe göstererek Türkiye’ye gelmekten son dakikada vazgeçti. Tamam, kıskancım, ama bu denli tehlike arz ettiğimi sanmıyorum... Ne güvenlik sorunu a bacım?!. Pusuya yattım, hele bi Fransa’ya git o uzuuun bacaklarını kıracağım.

İki; Uçağın düşürüldüğü gün Sibirya’daydım. Aynı gün dönüşte Krasnoyarsk havalimanında ciddi bir sıkıntıyla karşılaşmazken, yakıt ikmali yapmak için indiğimiz Kazakistan havalimanında şaşırdım. Yakıt alındı, uçağa içme suyu almak istendiğinde mesele pijama lastiği gibi uzatıldı! Sonunda suyu aldık, hareketi de kenara yazdık.

Üç; Fuarda konuştuğum, gözlemlediğim Ruslar, gayet nötr tavırlarla alışveriş yaparken Türki cumhuriyetlerden bazı kimesneler oldukça tepkiliydi. “Tayyipcisin sen degil mi caaağnım, uçagın o  gara kutu  açılsın Avroopaya rezil olacahsınız  caaagnım benim!” deyu höyküren bir tüccara düz kafa girecektim lakin fönümün bozulmasını istemediğimden, iddaya girdim. Medvedev, Kazakistan ve Kırgızistan’ı Türkiye ile olan kara ticaretlerini yavaşlatmaları ve hatta durdurmaları noktasında bu ülkeleri uyarmıştı… Bi şey demiyorum; Bizdeki kimi tatil beldelerinde Rus düşürmeye çalışanların, sınırımızı ihlal eden Rus uçağının düşürülmesini anlayamadığı gibi, onlardan da kimileri yılların pısırıklığından olsa gerek  yaşananları anlayamıyorlar...  Zamanı gelince anlarsınız... Anlatırız... Tane tane...  Hele ki Türkiye'yi tehdit etme gafletinde bulunan o "Kadirov" nâm kişiye de... 

Ama bildiğim şu ki; gazlı bünyeye arpa bahane!

 

Ninem diyor ki; Asıl tehlike, 'Rus uçakları' değil, 'Rus uşakları'dır!..