Apaçi Anne...

A -
A +
"Kızılderililer aslında Türkmüş" efsanesi gerçek olabilir. Tozlu tarih arşivlerde yer alan bir kaynakta şöyle bir hikâyeden bahsedilir…

Çocuğunun “Öff anne yeaa!” lafına içerleyen anne, hırsını börek tepsisini telle ovarak çıkarmaya çalışıyordu... Spiral hareketlerin hızı, ayaklarını birden yerden kesti, havalandıı, uçtu, uçtu, uçtuuu... Paat! Arizona çölüne düştü!..

Kızılderililerin çığlıklarını gençler zılgıt çekiyor zanneden anne, çok geçmeden anladı ki Apaçilerin esiriydi!.. Bağladılar, şefe götürdüler. “Ulu şef, biz var gökten düşen topalak şeyi getirmek” dedi biri. Oturan Boğa ses çıkarmadı, hatta üç gün boyunca öylece ona baktı... Dördüncü gün ışırken şef pöstekisinden doğruldu;

“Ugh! Biz yüzmek bunun kafa derisi!” dedi...

“Aaa? Selimelerin düğün var haftaya, bu kimin kafasını yoluyor?!” hırsıyla tepesi atan anne, klasik bir anne refleksiyle “Oturan Boğa mısın nesin, kalk yat!

Akşam yatmak bilmez sabah kalkmak bilmez haytaa!” diye bağırdı, enseye de bir şaplak attı! Inırıının vıy vıy vooy... Büyük Kanyon’u ölüm sessizliği kaplamıştı... Tüm kabile şoktaydı!.. Birden çığlık çığlığa etrafında dönmeye başladılar, artık kabile reisi ‘anne’ydi...

Anne, bu kutsal görevi “Kabile girişine serdiğim paspasa ayağını silmeden geçenin bacaklarını kırarım!” ihtarıyla kutladı. Annenin reisliğine alışmaları kolay olmadı. Aslında hepsini evlatları olarak görüyor ve o biçimde davranıyordu. “Bak el âleme, Komançilerin çocukları günde on bufalo avlıyor, sen hababam onunla bununla dumanla yazış” demeler... “Teksas  tava yoğurdu” kaplarını biriktirmeler, oklara kılıf örmeler, manituya dantel örtmeler...

Zaferlerine zafer kattı!.. Soluk benizliler saldırdığında kanyonu süpürdüğünden, kalkan tozla düşmanı telef etti… Turan taktiğini öğretti…“Sen benim gözüme baktın mı hiççç? Hııı!” ikazına aldırmayanlara ise terliği dehledi...

Ay ışığında tıksıran kız’a usulca yaklaşıp, “Bak yavrum, her yerin meydanda, olmaz böyle, kanyonda adın çıkar emi çocum” diye güzellikle, tüm erkeklere de “Ne bu uzun saç? Yakışıyor mu hiç zibidi!” şeklinde kılık kıyafet yönetmeliği getirdi...

Apaçiler,  av dönüşü çadır kapısında “Yan kabileye Işıldayan Menopoz teyzengile altın gününe gittim” notu bulmaya da... “Bak yavrum bu kovboymuş, oynayın kardeşle” saflıklarına da... İsimlerini Pilav üstü kuru, Fırfırlı damacana elbisesi, Zıplayan cin ali topacı olarak değiştirmesine de çok alışmıştı...

O gün, dizisinin sezon finalini de kaçıran anne pek gergindi!.. “Canıma tak etti” dedi. “Ne demek Manhattan’ı beyaz adamlara sattım?! Sen adam olmıycan Depişen kurbağa!” çığlığı Grand Kanyon’u inletti. Elişini aldı çekti gitti...

Çok mu hayalperest oldu bu hikâye falan derken bu sefer de benim anne seslendi; sallama çocuğum televizyona gelir!..

Ninem diyor ki:  Evi ev eden avrat, yurdu şen eden evlat.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.