Cebim sende...

A -
A +
Yaşı yetenler hatırlar, eskiden cep telefonları yoktu... Dilimize 'numara çevirmek' deyimini sokan yuvarlak diskteki rakamlara parmakların sokularak numaranın sabırla tıkır mıkır çevrildiği sabit ev telefonları vardı... Evin en prestijli noktasına konur, üzerine dantel serilir, çalınca 'ilk ben açayım' heyecanı yaşanırdı.
Daha samimi bir hayattı. Daha dürüst... Numara görmezdiniz ev telefonunda; açıp konuşurdunuz, doğruyu söylerdiniz. Şimdi numarayı görüp açmazsın, açarsın bir yalan söylersin, "tünele girdim çekmiyor" dersin, uydurup uydurup ipe dizersin...
Özel hayata saygı olan hayattı; vakitli vakitsiz aramazdınız, aranmazdınız! Gizli numara yerine, sessiz telefonlar olurdu. Hatta "arayan kim acaba?" diye merak edilir, "ayy kesin o aradı" diye heyecan yapılır veya bunalıma girilirdi...
Telefona yetişilemediğinde acaba kim aradı diye uzun uzun düşünüldüğü, resimlerin telefon hafızasında değil cüzdanda saklandığı zamanlardı. Birbirine ulaşmanın o kadar kolay olmadığı ve dolayısıyla insanların birbirine daha çok önem verdiği zamanlardı! Kimsenin kimseye maddi edinimleriyle, kılığıyla kıyafetiyle, son model cep telefonlarıyla hava atmadığı daha saf bir hayattı...
Arkadaşların ailelerine mecburen de olsa hâl hatır sorulduğu, telefon numaralarının ezbere bilindiği, şarjların 'keyfe göre' bitmediği zamanlardı... Söylenenlerin gelen kutusuna kaydedilmediği, mektupların yazıldığı, telefon hafızasındaki herkese topluca gönderilen klişe tebrik mesajları yerine değil bizzat senin arandığın bayramlardı...
Huzur vardı! Annen, baban, patronun, eşin, dostun saat başı aramazdı. Nerdesin? Ne zaman geleceksin? Ne yapıyorsun? Uyudun mu? Uyumadın mı? Uğradın mı? Aradın mı? İlettin mi? Yaptın mı? Ettin mi? Gittin mi? Özgürlüğü doyasıya yaşadığımız hayattı cep telefonsuz hayat. Yakın uzak, hadli hadsiz kimseye hesap vermek zorunda kalmadığımız... Her gittiği yerde zır zır telefonla takip edilmez, telefonla ulaşılamaz ise sesli mesajla, o da olmadı sms'le, yetmedi mi, o zaman da mms'le rahatsız edilmeden sessiz sakin yaşanırdı... Ya şimdi? Boynumuzda 'çip'le dolaşıyor gibiyiz.
Sözlerin yüz yüze mertçe söylendiği, o arar diye saatlerce evde beklenildiği, uzaktaki yakının akrabanın sesini duymak için ailece ahize başına üşüşüldüğü heyecanların zamanıydı. İnsanlar daha sözünün eriydi... Öyle geç kalmalar falan yoktu. Ertelemeler, son dakika bahaneleri olmazdı. İnsanlar söz verdiği saatte söz verdiği yerde buluşmak zorundaydı!
Bir ilişkiyi bitirmenin daha güzel yolları vardı, bir ilişkiye başlamanın da... Herkes konuşurken birbirinin yüzüne bakmak zorundaydı! İlla bir yere bakılacaksa havalara bakılırdı...
Kabul teknoloji hayatımızı kolaylaştırdı kolaylaştırmasına ama cep telefonu öncesi kafamız daha dik, zihnimiz daha net, karşıdakine güvenimiz tam, beyin hücrelerimiz daha canlıydı...
 
Ninem diyor ki; Akıllı sözünü akılsıza söyletir.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.