Aşure...

A -
A +
O bir, bolluk bereket timsali! O biir, mutfak dalında doktora tezi! O biiir, tatlı âleminin yamalı bohçası, rejimdeyken bile kazara iki kâse yenileni! E başlamışken aşure tarifimizi de verelim di mi? Efem, temel malzememiz buğday. Aşurelik buğday alınır, geceden ıslatılır. Sabah uyanır uyanmaz davranılır, unutulmaz, öksüz bırakılmaz; çünkü filizlenir bu. Hatta önüne geçilmezse yeni bir bitkiniz, yeni ev arkadaşlarınız olur Allah esirgesin! Aşure, farklı malzemelerin birlikteliğinden doğan lezzetin, karışmanın, kaynaşmanın sembolüdür. Âdeta bir şölen, bir düğün... Düğün tadında devam edelim; tencereye buğdayları koyduk. Halk, eş dost, tanıdık, duyan gelmiş misali. Şimdii... Kız tarafı ve erkek tarafı lazım; alın size biraz nohut, biraz fasulye... Tabii ki bunlar da önceden haşlanır, tıpkı düğün öncesi masraflardan soyuldukları gibi kabukları soyulur... Birbirlerine oranı iyi ayarlanmalıdır! Yoksa sıkıştırır, tadı kaçar düğünün de aşurenin de... Gelelim diğer malzemelere... İncir, kaynanadır. Önceden apayrı bir yerde iyice haşlanıp yumuşatılmalıdır; aksi takdirde, aşurenizi de hayatınızı da karartır!.. Tat katsın diye birkaç dut kurusu. Bunlar da damadın tohuma kaçmış arkadaşlarıyla, birkaç kız kurusu. Fındıkları unutmayalım; her düğünde var olan 'kim ne taktı' gözlemcisi tombul teyzeler. Onlarsız olmaz! Cevizler? Yumuşamaz! Zorla piste kaldırılmış alkış tutan tipler gibi, kaskatı isteksizce dikilirler... Ya da dur dur, bunlar takı takarken flaş patlamasını bekleyen hareketsiz kameraya bakan akrabalar olsun... Karanfil, göbek atarken kalçasına bakmaya çalışan kızlar gibi, tepeden az eğik yamuk ya hani. Tane karabiber, arıza çıkarmak için dolanan dayı/amca. Aroma versin diye katılır, lakin kazara ısırılırsaa... Hımm, başka ne vardı? Kuru üzüm; masada çantalara göz kulak olmaya terk edilmiş nineler... Kâse başına bir iki düşecek şekilde eklenen kayısı; sahneye büyük bir coşkuyla gelen ismi bilinmeyen sanatçı... Damak tadına bağlı olarak; bal, badem, gül suyu, üzüm, elma ve şu an aklıma gelmeyen çok sayıda kıymetli sanatçı dostum, ay malzeme. Ve tabii ki, bol şeker, bol sevgi... Karıştırdık, pişirdik. Kaplara, taslara aktarıyoruz. Kepçeyi daldırıyoruz, kepçe de düğün bitiminde "Nemciye yengeleri biz alalım, Ali abiler Samilerin arabaya binsin" gibisinden milletin evlere nasıl servis edileceğini organize eden akraba olsun. Ay, aşureler kapta az bi soğusun... Sonra üzerlerini süsleyelim. Minik nar taneleri, o gürültüye rağmen masa üzerinde sızıp uyuyakalmış çocuklar gibi... 'Olsa güzel olur'lardan biraz Şam fıstığı 'mutluluklar' adına tarçın, Hindistan cevizi... E şimdi dersiniz "Gelinle damat nerde, hani?" Her şeyi devletten beklemeyin! Biri siz olun, aşureyi kaşıklayanın cinsiyetine bağlı olarak gelini yahut damadı da kendiniz bulun!     Ninem diyor ki; Bir baş soğan bir kazanı kokutur.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.