Kaçan kovalanır…

A -
A +
Temel lüks bir otele tatile gitmiş. Kahvaltıda bakmış ki; herkes elindeki çatalı zeytine batırıp batırıp yiyor. O da kibarlık yapayım demiş. Ne kadar uğraşsa da bir türlü çatalı zeytine batıramamış. Uzun süre uzaktan Temel'i izleyen garson dayanamayıp Temel'in yanına gelmiş, elinden çatalı alıp bir zeytine batırmış, kendisine uzatıp; "Buyurun efendim!" demiş. Temel hiç bozuntuya vermemiş; “Haçan pen zeytuni yormasayidum sen piraz zor yakalardun!..”
Zor iş hakikaten. Zeytini diyorum, yakalamak zor. Zat-ı şahaneleri övülmüş meyvedir. Yağı falan bundan yapılan her şey iyidir hoştur. Hatta zeytin  barışın simgesidir. Ama savaşı kendisi çıkartıyorr! Kaçıyor!.. Tabakta fır fır kaçıyor… Saplayamıyoruz çatalı! O kaçıyor biz kovalıyoruz. Misafirlikte, restoranda, el âlemin içinde, çoluğun çocuğun önünde rezil oluyoruz. 
Halbuki biz  zeytini çok seviyoruz. Kahvaltıda yenir, atıştırmalık olur, salataya atarsın leziz olur. Yeşilini ayrı siyahını ayrı severiz. Zeytin sevmeyen insanları da severiz çünkü onların zeytinlerini de yiyebiliriz. Tutmayı yakalamayı başarabilirsek tabii…
Azizim, millet sosyal medyada fiyonk takıp sunum fotosu paylaşıyor ama çatalla zeytin yemek delirtici hadisedir. "Tamam, bu sefer yaptım" dersiniz. Sakiiince batırırsınız çatalı, yağdan kayarak fırlar meret! Yeşil zeytinler ve küçükler daha zorlayıcıdır. Çıldırtır... Hele bi de benim gibi inatçıysanız kafayı takarsın o zeytine. Sen batırmaya çalıştıkça o kaçar. Hele de çatal sivri değilse, uçları böyle dolma kadarsa ve batırma hamlelerinde ağırlık merkezi zeytinin tam merkeziyle kesişmezse, zeytin tabakta fink atar. Asla pes etmezsiniz ama yine de çoğu zaman o kazanır...  Ha bir de sizin uzun uğraşlarla alamadığınız zeytini masadaki bir başka kişinin tek hamlede alması insanın bütün adrenalinini beynine sıçratır. Suratta yine  seçimi kaybetmiş CHP’li ifadesiyle kalakalırsın...
Sakin olmalı, zeytin tabağına rastgele seri çatal darbeleriyle dalışlar yapılmalıdır. Sonuçta üç dört darbeye kadar bir ya da şanslı gününüzdeyseniz birden fazla zeytinin çatala takıldığını göreceksiniz. Yine mi olmadı; boşuna cebelleşmeyin. Ömür böyle böyle kısalıyor işte... Avuçlayarak hunharca yiyin!
Ama var yaa, insan bir de yakaladı mı intikam duygusuyla bir sürü yiyor, bir daha, bir daha saplıyorsun çatalı böğrüne böğrüne… “Aah!” diyor, yağı damlıyor yere…” Niha ha ha” diye "Erol Taş kahkahası" atıyorsun… Bir tane daha yiyorsun... Amaa misafirlikte sakın! Kaptırırsan kendini “Ziyade olsun…” dedikten sonra beş çay daha içen misafirden beter pozisyonda kalırsın. Saklayamazsın da, çekirdekler sayıyı ele veriyor. Önünde yığılı tepeye bakıp; “Şeyy, aslında ben on tane yemedim; 5'ini evden getirmiştim, diğer 5'i sizin zeytinler...” açıklaması gerekebiliyor. Ben şahsen genelde “Nenem teravih kılarken sayı boncuğu yapacak da biriktiriyorum keh keh” diyerek durumu  kurtarmaya çalışıyorum. Hepimize avladığımız zeytinler de dahil tüm yediklerimizin şifa olmasını diliyorum…
 
Ninem diyor ki; Her kaşığın kısmeti bir olmaz.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.