Kısmetimiz bu muymuş?

A -
A +
“Bir milleti yok etmek isterseniz askerî istilaya lüzum yoktur; tarihini unutturmak, dilini bozmak, dininden soğutmak ve dolayısıyla manevî değerlerini, ahlâkını yozlaştırmak kâfidir.” Peyami Safa
 
Televizyondaki dizilerde "rol model"ler hep güçlü, aşırı zengin, acımasız, zorba karakterler. Standart daire yok; yalıdan malikâneden, patrondan mafyadan geçilmiyor, olması gereken buymuş gibi! Yeşilçam’da yıllarca işlendi zengin fakir aşkı ama şimdi mesaj daha farklı; edinmek ve kazanmak için tek gereken ‘dişi’ olmak. Hizmetçi-çalışan-sekreter herhangi bir alt kademeden başla, dişiliğini kullana kullana, biraz da entrika hoop her şey senin! Okuma, çalışma, düşünme, üretme; ‘dişi’ ol yeter!
Mesajları nakış gibi işlediler; sayısız çirkinliği normalleştirdiler! Kadını bozarsanız, anneyi;  anneyi bozarsanız aileyi, aileyi bozarsanız toplumu çökertirsiniz!
Bir yandan da izdivaç programları zihnimize saldırmaya başladı. Arsız pazarlıklar, seviyesiz diyaloglar, yevmiyeli üçüncü sınıf oyuncular, düzmece senaryolar ve ‘büyük aşklar’… Evlilik, kadın, sevgi, saygı, anne, aile kavramı ayaklar altında çiğneniyor! Evlilik kurumu, mahremiyet, değerler reyting ve eğlendirme kaygısıyla popüler kültüre kurban ediliyor. 
Bunlar yetmiyormuş gibi beterin beteri geldi. Evlilik reality şovları türedi! Ekranda flört, ki en zarif hâliyle flört diyorum, ediyorlar.  Bunlar daha da vahim. Aynı anda bir erkeğe üç hatunun talip olması aralarında yoluşması, tesettürlü hanım kızların   her gün farklı birine  âşık-talip olmasının doğallığı, kırıştırmalar ve ani öfke patlamaları, dört erkeğe de ışık yakıp kararsız kalıp piyasayı kızıştıran hanım kızlar ezcümle rezillik normalleştirmeye  çalışılıyor. Gözümüzün önünde kâh insan sirki kâh "et pazarı" kuruluyor!..
Kaynanalı olanlar da var. Hem de burna daha pis koku getiriyorlar. Tüm arıza, cahil, kavgacı kaynanalar ‘tesettürü’! Neden acaba??? 
Neden bu kadar çok bu programlar? Çok mu tutuluyorlar? Kanallarda haftada yaklaşık yüz saat izdivaç programı yayını vardı. Bu, ayda 400 saat demektir! İkiye katlandı program sayısı; ayda 800 saat eder. Bir ay zaten maksimum 744 saat!   Bunca insan şikâyetçiyken İzdivaç-flört programlarının sayısı ikiye katlandıysa tek derdi evlilik, aşk, aşna fişne mi yurdum insanının? Sanki bu milletin erkekleri “garı var mı?” diye usulca yanındakine sokulup çenesini sıvazlıyor, kadınlarının da etekleri ‘koca, koca’ diye zil çalıyor! Ayıp yahu! Diyelim ki öyle… Diyelim ki halk bunu istiyor “biz buyuz” diyelim kahredelim. Peki, bu kadar sığ beyinliysek bu devran nasıl dönüyor?
Bunca kalkınma, iş, emek, icraat,  keşif, buluş nasıl yapılıyor? Düşünen, okuyan, üreten, eğitenler kim? Daha birkaç ay önce kalkışmada canını hiçe sayanlar, şehit olanlar, sabahlara kadar demokrasi nöbeti tutup uyumadan işine koşanlar kim? İnanamadılar!.. “Bu kadar uyuşturduk, yetmedi!” diyorlar. “Hâlâ tam olarak bozamadık!” diye hayıflanıyorlar… Pembe dizilerdeki gibi seruma zehir enjekte ederek değil ekrandan beyne direkt yolluyorlar!
Bu sosyal ve kültürel erozyon kimyasallarını izlemeyip izlememek sizin hem tercihiniz hem de vebaliniz!..
 
Ninem diyor ki; Akıllı edebi akılsızdan öğrenir.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.