Elektrik alamıyorum!

A -
A +
“Elektrik alamıyorum!..” Bu sinir bozucu kalıbı kullanacağım hiç aklıma gelmemişti ama gerçekten elektrik alamıyorum. Yılbaşından beri elektrik kesintileri canımıza tak etti. Hayır, o kar-fırtına olduğu dönemden bahsetmiyorum. Sonrası… Çaat  diye gidiyor… Kalakalıyorsun karanlıkta, yapayalnız, soğukta… Bir  “hoşça kal” bile demeden gidiyor, insanı beş çocukla ortada bırakılmış gibi hissettiriyor. Kış, bilmem farkındalar mı? Yok, alçak gerilim hattı arızası, yok orta gerilim arızası, yok trafo patladı, yok rüzgâr esti, balta kesti dağa kaçtı… Bir haftada kesintisiz 24 saat elektrik alamadık ve dolayısıyla ısınamadık. Bebeği olan var, yaşlısı olan var (ben),  işi aksayan var (ben), hastası olan var! Mum ışığında nereye kadar? O güzel elektrikler o güzel trafolara binip gittiler… Fırkh… Hakkını yemeyelim… Arada bir geliyor, göz kırpıyor; Çaaat! Yine kesiliyor. Geliyor, kesiliyor, geliy kesliyy... Ağam bizimla  eyleniiyy!.. Tabii bu arada beyaz eşyaların, bilgisayarın ve hane huzurunun sonu geliy… Elektrik arızayı arıyorsun, kesinti listesini pürdikkat dinliyor, azmediyor sabırla müşteri temsilcisine bağlanıyorsun. Her seferinde ayrı gerekçe. Temsilci soruyor; “Alalım kaydınızı,  kesinti nerde?" "Türkiye biz, komplecene!” Bedaş’ı aradım geçen gece. Dedim “Dört akşamdır ‘aynı saatte  arıza’ oluyor, sabah düzeliyor. Bu gece de olacaksa eve gitmeyeyim, çalışmam gerek.”  Katiyyen! dedi. Eve gittim, aynı saatte kesildi! Sosyal medyadan, web sitesinden, telefondan ulaştım. “İstanbul’da  bazı semtler altı gündür elektrik alamıyor, siz üç güne mi sinirleniyorsunuz?!” cevabını aldım… Çektim el frenini  indim aşşaa!... Gerisini hatırlamıyorum hâkim bey.  Madem bu kesintiler devam edecek ve dolayısıyla kombiler, ısıtıcılar çalışmayacak biz de kendi başımızın çaresine bakalım. Kalınca bir yorganı yere yayın. En ucuna boylu boyunca uzanın. Birinin yardımıyla, yoksa bir kısmı üzerinize örterek yuvarlanın. Rulo olun, dev bir yorgan dolması yapın. Nefes almayı ihmal etmeyin… Kedi besleyin. Olmazsa açın kapıyı sokaktakiler gelsin. Onlar da can, ısınsınlar yavrucaklar. Kucağınıza bir kedi, göğse bir başka kedi, ayak uçlarına bir kedi daha, boynumuza püsküllü bir kuyruk, kollarınıza başka kedi... Kedi örtüsü yapın… Varsa yakınlarda bir dönerciyi gözünüze kestirin. Gidin döner tezgâhında ısının. Yol boyunca mahallenin kedi köpekleri takip edebilir umursamayın… Eve, ben diyeyim otuz siz deyin kırk koyun alın. Onlara sokularak yaşayın… Yünlü yünlü, sıcacık… Hayallerinizi yakın, abayı yakın, pire için yorgan yakın. Isınamadınız mı? Az biraz çalı çırpı toplayıp salonun tam ortasında yakın. Etraf batacak falan diye sıkıntı yapmayın; kendinizi romantik bir gece geçirdiğinize inandırın, ateş başında gitar  çalın, türkü çığırın, her şey yolundaymış gibi davranın… Bir bardak çay söyleyerek ve kitap, dergi, gazete ve hatta örgüyü kaparak büyük bir alışveriş merkezinde takılın. Saat yirmi ikiye kadar yolu var. Tip tip bakan garsonları boş verin, kısık gözlerle uzaklara bakıp ‘önemli insanım’ tavırları takının… Hareket edin, horon tepin, halay çekin… Kış uykusuna yatın… Bengay falan sürün; ilaç yaktıkça ısının. En iyisi biz sobaları tekrar kuralım yahut göçebilen Güney Afrika’ya göç etsin ben daha ne yapayım…     Ninem diyor ki; Odununu kendi kesen iki kere ısınır.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.