Boyacı geldi haanım...

A -
A +
Dağ gibi olacak adam dediğin! Sapasağlam, vakarlı. Baharda bile hafif puslu ama kış yaklaştıkça tepesi karlı… Beyazlar diyorum canım... O beyaz saçlar erkeğe yakışıyor; oynamayın, boyatmayın! Bakımlı erkek kalıbına sığınıp kaşlarınızı aldırdınız; kınadık, manikür yaptırdınız; bağrımıza taş bastık. Ama artık saç boyamaya da… Aaaa! Eskiden sadece Yeşilçam filmlerinde yumurta topuk beyaz ayakkabı giyen o malum adamlar saçlarını boyar, sık dişli plastik taraklarla o boyalı, briyantinli saçlarını serçe parmaklarını havaya kaldırarak tararlardı… Ya şimdi? Mavi saçlı gençler, gölgeli ağabeyler, kuzguni siyah amcalar… Artistinden, şarkıcısına siyasetçisinden esnafına kadar boyalı kafalar. “Yanlardan al arkayı elleme” diyen, berber koltuğuna oturur oturmaz “üç numara” lafıyla  kestirip atanlar tarih oluyor... Bir düşünür-uydurur der ki; Beyin kır atlısı, adamın kır saçlısı havalıdır. Zamana karşı direnemeyen saçları tarak hileleri, saç spreyi vasıtası ile kalabalık göstermeler. Olmadı Adıyaman tütünü kıvamındaki uzatılmış yanları yatırmak suretiyle tepedeki açığı kapatmalar. Yengeye hoş görünmek istiyor olabilirsiniz; saygı duyarım. Tamam, yapın bir şey demiyorum, hobi olarak yine yapın ama boyamayın! Ne ünlüler var, ne siyasetçiler var hâlâ kafada tek kır yok… Biz büyüdük, kirlendi dünya, eski çamlar kozalak oldu, onlara hiçbir şey olmadı, maşallah. Hani denk gelsem cesareti toparlayabilsem; “Yahu sayın bilmem kim, anandan doğduğunda bu kadar kömür karası saçların oldu muydu ki de ellilerden sonra bi havalardasın!” diyesim var.   Bak dayı, saç boyamak çetrefilli iştir. Emek ister, tecrübe ister. Sırf kumral saç kategorisinde bile kırk farklı ton var. Açık, koyu, orta, acı, tatlı kahveden tut da akaju, altın, çikolata, karamel, kestane, küllüye kadar… Alıyorsun kahverengiyi basıyorsun beyazın üstüne, turuncu oluyorsun. Basıyorsun siyahı, morumsu çıkıyor; bayır turbu gibi dolaşıyorsun. Bir önceki boyayla aynı tonu tutturmak ister. Mahalle arası bir kuaföre kalfa adayı olabilirim, evet... Kadın kısmına bahane hazır.  “Ay çok tutmuşum şekerim” der geçer. Ya siz? Ha, siz zaten boyadığınızı kabul etmiyordunuz pardon!.. Şakaklarda numunelik aklar bırakmak gerekir ki bu da işçilik gerektirir. Eeee? Bir aya kalmaz çıkacak dipten kırlar… Bir de "yalancının mumu yatsıya kadar yanar" durumunu gidermek için yapılması gereken dip boyama işlemi var. Su içtiği bardağı yerine koymaya üşenen adamlar, koklayıp koklayıp iki gün daha giyilir bu çorap diye gezen delüganlılar, kalkmışlar saçları boyuyorlar. Bak baaak… “Sana ne be cadı?!” diyebilirsiniz, ama yakıştıramıyorum. Ayakkabı boyasıyla boyanmış gibi duran saçlar ve dip boyası gelmiş bir kafayla istediğiniz kadar 'erillik' iddiasında bulunun; kadınların sizi tınlamaması hatta adamdan saymaması muhtemeldir, hatta müstahaktır!.. Aslında olay, otobüste beni sinir eden amcadan çıktı. O amcaya sesleniyorum; saçı-bıyığı boyayınca genç oluyorsun da, otobüste yer isterken mi yaşlılığın tutuyor kollestoon kestanesi kılıklı amca?!.   Ninem diyor ki;  Saçın ak mı kara mı önüne düşünce görürsün.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.