Mutlu çocuklar...

A -
A +
Bugün 23 Nisan... Her sene olduğu gibi yağmur yağmur yağmamasını temenni ediyor, önerimi sunuyorum. Bu 23 Nisan'da yavrucaklara verilen simgesel geleneğin değişik bir versiyonu olarak birkaç dakikalığına Başbakan koltuğuna Kemal Kımıçdaroğlu otursun... Hep istedi, hep kaybetti, e bu makam da kalkacak; büyük jest olur aslında. Yavrum yaa, yazık yaa, nasıl sevinir. Bayram eder... Siz bunu bi düşünün biz eski bayramlara yol alalım;
Bir sünnet düğünlerinde görürdük gramofon kâğıtlarını bir de 23 Nisan'da. Ne günlerdi o günler... Camlara  bayraklar yapıştırılırdı, akordeon fenerler, el ele tutuşmuş çocuklar... Ah-ı ah...  Ve biz, gedik dişlerin göründüğü manasız sırıtışlar ve devamlı mutluluk hâliyle izlerdik sınıfta sallanan spiral yaldızlı süsleri. El üzerinde bir sürü seloteyp biriktirip, itinayla yapıştırılırdı süsler bayraklar. Gururla karşıya geçilip bakıldığında ise mutlaka bir sivri çıkar ve derdi; "Yamuk oldu!.."
İçinde "Köye gittik, inek gördüm" tarzı cümleler barındıran yaz tatilini anlatma ödevi gibi, '23 Nisan resmi' de ilkokulun olmazsa olmazlarındandı. Gülümseyen çocuklar, okul ve göndere çekilmiş bir bayrak. Ay, madeni para yardımıyla çizilir, yıldız bir şekilde olurdu ama bayrak hep düz dururdu. El ele tutuşmuş Çinli, zenci, beyaz (boya paleti elverdiğince) çocuklar, resmin bir yerlerinde mutlaka 23 Nisan yazısı ve parıldayan güneş...
Oysaki... Bando çala çala elleri şişirmiş, koca  trampeti taşımaktan omuzda şerit hâlinde oyuk açmış, günlerce Silifke halk oyunları ekibinin koreografisinden bozma zıplamalarla dizlerin dermanı tüketmişken... Gün 23 Nisan iken, tam neşe dolacakken, hep yağmur yağar!..
Kızlarımız pek bir meraklıydı koroya katılmaya... En öndekilerin bazıları dizleri kıra kıra ritim tutar, kimi de kendinden geçerek gözlerini kapatıp eller iki yanda top zıplatma hareketi yaparlardı. Bunlardan bazılarının rüyalarında TRT Ankara Çocuk Korosuna kabul olunduklarını gördükleri bile olmuştur...  
Şiir okumak için ya gür sesli bir yiğit olacaksın, ya da cıyır cıyır bağırabilecek tizlikte sese sahip duygu kelebeği olacaksın! Gerçi bazen sadece çalışkan veya sebepsiz yere öğretmeninin bir tanesi olsan da olur... Şiir okuma vazifesi küçük sınıflara pek verilmez, ya Nasreddin Hoca, ya da gelin, damat falan olurlardı. Çünkü heyecandan iki yana sallana sallana ortalarına doğru şiiri unutur ve ağlarlardı...
Benim en sevdiklerim, epik hissiyatı doruğa çıkarıp kontrolünü kaybedenlerdi! Ki, hâlâ da öyledir. El kol çırpınır, son hece gittiği yere kadar uzatılır, her dörtlükte bir ses detone olur, ağlamaklı olur, coşar, iner çıkar, çıkaaaar; kolonlardan bir "Fiyynnk" sesi çınlar, öğretmen atılır mikrofonu sağa sola oynatıp düzeltiyormuş gibi yapar ve ufka doğru manalı manalı bakışlar...
Mutlu 23 Nisan'lar...
 
Ninem diyor ki; Ağaca çıkan keçinin dala bakan oğlu olur.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.