Deyimler nasıl dendiler -2-

A -
A +

İpsiz sapsız olmak; Anadolu'dan İstanbul'a para kazanmaya gelen insanların birçoğu geçimlerini hamallık yaparak sağlarlarmış. Hamallık yapabilmek için ise kalın bir ipe sahip olmak lazımmış. Bir kalın ipe bile sahip olmayanlar ise hakir görülüp, "ipsiz" diye anılırlarmış. İşte "ipsiz sapsız" deyimi buradan doğmaktaymış.

Güme gitmek; Zamanında yeniçeriler suçluları yakalayıp zindana kapatırlarken "Hoooopp gümm!" şeklinde nara atarlarmış. Ancak aynı "kurunun yanında yaş da yanar" atasözünde olduğu gibi bazen zindana atılanlar arasında suçu olmayanlar yani masum kişiler de bulunurmuş. İşte halk suçsuz bir vatandaşın zindana atıldığında günahsız yere hapse götürülüyor anlamında "Adamcağız güme gitti, yazık oldu" dermiş...
Eşek sudan gelinceye kadar dövmek; Adamakıllı dövmek anlamında kullanılan bu deyimin ortaya çıkış hikâyesi de hayli enteresan. Balkan Harbi sıralarında cephedeki askerî birlikte su ihtiyacını her bölüğün saka neferleri temin ederdi. Saka neferleri bölüğe tahsis edilen eşeklere yükledikleri fıçılarla, ordugâha en yakın pınardan su taşırlarmış. O bölüğün saka neferi de çok saf ve tembelmiş. Bir gün pınar başında uzanmış uyuyakalmış, eşek de çimenler üzerinde otlaya otlaya uzaklaşmış. Uyandığında akşam olmak üzereymiş. Merkebi aramış, aramış bulamamış. Koşarak bölüğe gelmiş. Susuzluktan kıvranan bölüğün çavuş ve onbaşıları sakayı yakaladıkları gibi bölük kumandanı yüzbaşının karşısına çıkarmışlar. Çok sert bir adam olan yüzbaşı saka neferini sorguya çekmiş. Neticede uyuduğunu ve eşeğini kaçırdığını öğrenince, hemen etrafa atlılar çıkarıp eşeği aratmaya göndermiş. Sakayı da çadırın direğine bağlayıp başlamış dayak atmaya. Can acısı ile avaz avaz bağıran saka: “Aman yüzbaşım, ölüyorum, bir daha uyumayacağım. Artık dövme!” diye yalvardıkça, yüzbaşı; “Acele etme, daha eşek bulunamadı. Eşek sudan gelinceye kadar dayak yiyeceksin ki bir daha eşeğine sahip olup, muharebe yerinde, vazife başında uyumayacaksın” demiş.
Saman altından su yürütmek; Geniş bir ova üzerinde bir köy, bu köyün de bir tanecik ırmağı varmış. Köylüler tarlalarını sırayla birer gün suluyor kullanıyor, ırmağın suyunu idareli ve adaletli kullanıyorlarmış. Ancak köyün açıkgözlerinden biri, ırmaktan kendi tarlasına gizli bir kanal yapıp diğer köylüler bu durumu fark etmesin diye kanalın üstünü toprak ve samanlarla kapatmış... Böylece tarlasına her gün bol bol su geliyor, bol bol mahsul alıyormuş... Bir süre sonra ırmağın suları azalıp, bu açıkgözün tarlasından ekin fışkırınca köylüler vaziyetten şüphelenip adamın tarlasına baskın yapmışlar. Bir de bakmışlar ki; kanallar suyla dolu ve üzerinde otlar yüzüyor. Cevap belli: “Bre köftehor, saman altından ne su yürütüyorsun?!..”
 
Ninem diyor ki; Çubukken çıt demeyen ağaçken küt demez.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.