Tırnağın varsa kaşın

A -
A +
Güzel yıkamıyor diye bulaşık makinesi kullanmayan, çay bardaklarını gün aşırı çamaşır suyuna yatıran, dere kenarında külle çamaşır ovalayan anaların ayak izlerini taşıyan topraklardandı. Bayılırdı temizlik malzemelerine! Markete gidince hepsini alası, karıştırası, köpürtesi ve tek bir baloncuk içinde anlamsız daireler çizesi gelirdi...
Seyahatten henüz dönmüştü. Dönmüştü dönmesine ama evi de toza kire gömülmüştü... Böyle kir pas içinde yaşamazdı! Lakin burktuğu bileği alçıdaydı!.. Silmek, ovalamak, parlatmak, şakır şukur balkon yıkamak, sildiği cama hohlayıp hohlayıp, onun buğusunda kaybolmak istiyordu. Saftı, temizdi ama mamafih piyasa hareketliydi. İki gün iki gece temizlik için birini aradı! Eşe dosta haber saldı, sayısız telefon görüşmesi yaptı. Üç hafta sonrasına gün veriyorlardı. Duyan da devlet hastanesinde ameliyat olacak zannederdi. Ama ona, acil müdahale gerekti!
Rüyasında evi, köyü 'cif'liyordu. Elinde bir bulaşık teli sokak kapısından başlıyordu ovalamaya. Hayır olsun inşallah. Telleye telleye sokağı bitiriyor, yan mahalleye süpürmeye geçiyordu. Elektrik süpürgesinin kordonu nasıl yetişti ki oraya? Rüya işte... Tam durulama suyuna geçecekti ki; Sağır Sultan’dan haber geldi; "Gitsin otobüs durağında beklesin. Temizlikçi kadın gelecek!"
Mutlu son; göz göze geldiler. Kanı oracıkta kaynadı Pakgül'e. Baygın bakışlarında deterjan ve çamaşır suyu kokularının verdiği yıllanmış bir mahmurluk saklıydı. Aaaah ah... İttirmedi! "Gaarç" diye koltuğu itip parkeyi çizmedi... "Ailecek biz bu işi yapıyoruz" dedi. Soyu Toros Dağı eteklerinde Ballerina Ciflere dayanıyordu. Ya da öyle bir şey işte. Ben onun yalancısıyım…
Pakgül, elektrik süpürgesini tek elle kullanıyordu. Manevralar şahaneydi, yoktu hiçbir yere darp izi… Çaydanlıkları ovalamış, evi dip köşe arıtmış, tek bir parmak izi bırakmamıştı... Halıları bile üç su sildi, tüylerini aynı yöne yatırdı. Kedinin de... Deterjanların formüllerini ezbere biliyordu. İnan ki bak. Esas kız çok mutluydu. Pakgül, esas kızı uçan tozdan sakındı. Ona başucunda kitap okudu, terini sildi... Buralar abartılı oldu sanki...
Neyse, masal mutlu sonla mı bitti? Hayır! Pakgül, Attila İlhan'ın ‘Ne kadınlar sevdim zaten yoktular’ dizesindeki gibi zaten hiç yoktu ki... Gerçek kesit şöyleydi; temizlik için gelen zatı otobüs durağından aldı. Tanımakta zorlanmadı. "Siliyorum, ovuyorum, yağlar kirler çıkmıyor!" diye sızlanma potansiyeline sahip tek ifade onun suratındakiydi...
Ancak esas kız ona mecburdu. Ürkütmemeye çalıştı, zor bulmuştu. Sigarasını hemen aldı geldi, bir dediğini iki etmedi, iş kalitesini görmezden geldi. Muhtemelen İngiliz’di. Çünkü beş çayına pek bir titizlenmişti. Onu yaptın mı? Aa,unuttum... Bunu sildin mi? Görmemişim be anam. Bu ne? Sende de ne göz var ama ha. Vileda'yı keşfedene minnettardı. Suya bandı bandı, siler gibi yaptı… Çeri çöpü halının altına sakladı... Esas kızın yazılarını, sözlüğünü, gözlüğünü, o iki parfümünü nereye sakladığı ise hâlâ bilinmiyor... Esas kız mı? Elinde bir süpürge şuursuzca dolanırken görenler olmuş. Ne bileyim…
 
Ninem diyor ki; Elden gelen öğün olmaz o da vaktinde bulunmaz.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.