Sebat

A -
A +
Vakti zamanında hem öksüz hem yetim bir çocuk vardı. Medresede okurdu. Kıymetli hocalardan ders alır, öğretilenleri anlamaya çalışırdı. Fakat kafası biraz kalıncaydı. Bütün gayretine rağmen pek bir şey öğrenemezdi. Bu duruma zaman zaman çok üzülüyordu, utandığı vakitler de çoktu... Hocanın yanında olmasa bile kendisiyle dalga geçen haşarı çocuklar vardı. Küçültücü, utandırıcı kelimeler kullanıyorlardı onun için. İsmi tembele çıkmıştı bir müddet sonra... Nihâyet ümitsizliğe kapıldı. Ne yapsa, ne etse öğrenemeyeceğini, ilim tahsil edemeyeceğine inanmıştı... İster istemez vazgeçti, devam edemeyecekti, takati kalmamıştı. Günlerden bir gün kararını verdi: “Kafam çok kalın, diye düşündü. Zekâm az. Bu du­rumda okuyamam. İyisi mi köyüme dönüp tarla işlerine devam edeyim..." Bu maksatla bir sabah yola koyuldu. Az gitti, uz gitti bir ovaya düştü. Sıcak bastırmıştı. Çok da yorulmuştu. Yolun kenarında bir mağara vardı, ama ayı yılan çoktan vardır diye girmeye korku­yordu. Sonunda sıcak ve yorgunluk baskın çıktı, mağaraya girdi. Korktuğu şeylerle karşılaşmayınca sevindi. Mağaranın zeminini bütünüyle kaplayan yassı taşa önce bir külçe gibi yığıldı, sonra uzanıverdi. Birden gözü mağaranın tavanından yere damlayan su­ya takıldı. Yukarıda birikiyor, büyüyor ve damla kendini taşıyamayacak kadar büyüyünce kopup yerdeki taşın üstüne düşüyordu. Kim bilir kaç yıldır böyle devam edip gidiyordu bu. Taş oyulmuştu... Oysa taş sertti... Su damlası ise yumuşacıktı. Yumuşacık su damlası nasıl oluyor da taşı deliyordu? Birden şimşekler çaktı beyninde. Yumuşacık su dam­laları senelerce aka aka sert taşları deliyordu. Kendisi de sabır gösterir, sebat ederse kafasına bir şeyler girerdi. “Benim kafam şu taştan daha sert değil ya” diye söy­lendi. Önemli olan sebat etmekti!.. Şu su kadar sebat etmek... O zaman kitaplarda yazılı olanlarla hocaların anlattıkları, kalın da olsa, kafada iz bırakırlardı. Hızla kalkıp gerisin geri medreseye döndü. Çalıştı, çabaladı, arkadaşlarına yetişti. Hatta zaman içinde hepsini geçti!.. Öyle bir âlim oldu ki kitapları hâlâ ellerde dola­şır. Bu yüzden "Taş oğlu" manasına gelen "İbn-i Hacer" dendi su ve taştan aldığı derse hürmeten...   Ninem diyor ki; Emek olmadan, yemek olmaz.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.