İmtihan dünyası

A -
A +
‘Kim kimin imtihanı, kim kimin mükâfatı bilemezsin…’
                                                                             H.G.

Vaktizamanında çok cömert salih bir zat vardı. Elinde avucundakileri muhtaçlara dağıttığı gibi, yardım isteyen fakirler olursa başkalarından kendi adına borç alıp onlara hediye ederdi. Bu zat, bir gün hastalanıp yatağa düştü. Hastalığı günden güne arttı. Bunu öğrenen alacaklıları, onun ölmek üzere olduğunu düşünerek başucuna dikildiler.
Salih zat bundan son derece utanmış, rahatsız olmuştu. Hasta yatağında asık suratlı, sıkıntılı alacaklılarla çevrili olmak onu çok üzmüştü. Bir şeyler söylemek istedi ancak, ‘Bize para gerek, nasihat değil’ diye susturuldu…
Bu sırada dışarıdan helva satan bir çocuğun sesi duyuldu. Salih zat, bir adamına seslenerek helvaları satın alıp ziyaretçilere ikram etmesini istedi. Görevli, çocuğun tepsisindeki bütün helvaları aldı, ziyaretçilere ikram etti. Hepsi beş karış suratla helvaları yedi. Çocuk gelip helvaların parasını istedi. Salih zat, “Evlat bunları bana borç olarak yazar mısın?” deyince çocuk tek kelime söylemeden dışarı çıktı, az ileride bir ağacın altına oturup sessizce ağlamaya başladı.
Oradan geçmekte olan şehrin valisi onu gördü, yanına gelip başını okşayarak niye ağladığını sordu. Çocuk olup biteni anlattı, “O zata edebimden bir şey diyemedim efendim ama ben bunları zaten borç olarak almıştım, nasıl ödeyeceğim, evime nasıl para götüreceğim diye ağlıyorum” dedi. Vali, hasta yatan zatı yakından tanıyordu. Çocuğa helvaların parasını ödedi. Ve altın dolu yedi sekiz kese vererek gidip o salih zata vermesini söyledi.
Altınlar eve gelince alacaklıların neşesi yerine geldi. Herkes alacağını tahsil etti. Ancak böyle aniden paranın gelmesine de bir anlam verememişlerdi. Salih zat şu cevabı verdi:
“Ben sıkıntı içindeydim. Siz de sıkıntı içindeydiniz. Buna bir de çocuğun üzüntüsü eklendi. Çocuğun edebi, tek kelime etmeden gitmesi işi çözdü. Allahü teala o masumun ihlası, edebi hürmetine sıkıntıları giderdi. İmtihanı kazanan o masum oldu...”
Alacaklılar utanıp paraları geri vermek istediler ancak kabul etmedi. Ve ekledi; 
“İnsan bir iyilik yaptığında samimiyetinin belli olması için peş peşe imtihanlardan geçirilir… Hatta iyilik yaptıklarından küfranı nimet görür… Eğer sabrederse iyiliğinin karşılığını kat kat alır. Sizler bir iyilik yaptınız. Ama sabredemediniz. Eşyanın hakikati görüldükten sonra pişman oldunuz…”

Ninem diyor ki: Sabır, erdemin cesaretidir.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.