Sebat şart

A -
A +

Vaktizamanında bir çocuk vardı. Medresede okurdu. Kavuklu hocalardan ders alır, ilmini artırmaya, öğretilenleri anlamaya çalışırdı. Fakat kafası biraz kalınca idi. Bütün gayretine rağmen pek bir şey öğrenemezdi. Okumaya karşı da fazla istek duy­muyordu ki… 

Arkadaşları onu geçmiş, okumayı ilerletmişlerdi. O ise hâlâ bir yıl öncesinin kitaplarını okuyor, hayli geriden gelmekteydi.

İyice bunaldığı bir gün kararını verdi; “Kafam çok kalın!” diye düşündü. “Zekâm da yeterli değil. Bu du­rumda ilim tahsil edemem. İyisi mi köyüme dönüp tarla işlerine devam edeyim.”

Ertesi sabah niyetini tuttu ve yola koyuldu. Az gitti, uz gitti bir ovaya düştü. Sıcak bastırmıştı. Çok da yorulmuştu. Yolun kenarında bir mağara vardı, ama girmeye korku­yordu. İçerisinin serin olduğundan emindi. Çünkü güneş al­mıyordu, ama ya ayıya filan rastlarsa ne olacaktı?

Bunları düşündüğü için yüreği ürperiyor, içeri girme­ye bir türlü cesaret edemiyordu.

Sonunda sıcak ve yorgunluk baskın çıktı. Ne olursa olsun mağaraya girecekti. Kararını verdi. Adımlarım ağır ağır attı.

Korktuğu şeylerle karşılaşmayınca sevindi. Korkusu biraz olsun dağıldı. Bir köşeye büzüldü. Sonra uzanıverdi.

Birden gözü mağaranın tavanından yere damlayan su­ya takıldı. Yukarıda birikiyor, büyüyor ve damla kendini taşıyamayacak kadar büyüyünce kopup yerdeki taşın üstüne düşüyordu. Kim bilir kaç yıldır böyle devam edip gidiyordu bu. Taş oyulmuştu… Oysa taş sertti! Su damlası ise yumuşacıktı… Yumuşacık su damlası nasıl oluyor da taşı deliyordu?

Birden şimşekler çaktı beyninde! Yumuşacık su dam­laları senelerce aka aka sert taşı deliyordu. Kendisi de ısrarla derslerine çalışır, okuma isteğiyle hocalarını din­lerse zamanla kafasına bir şeyler girerdi.

“Benim kafam şu taştan daha sert değil ya..” diye söy­lendi.

Önemli olan sebat etmekti! Şu su kadar sebat etmek… Şu taş kadar sebat etmek… O zaman kitaplarda yazılı olanlarla hocaların anlattıkları, kalın da olsa kafada iz bırakırlardı.

Hızla kalkıp gerisin geri medreseye döndü. Çalıştı, çabaladı, arkadaşlarına yetişti. Hatta zaman içinde hepsini geçti!.. Öyle bir bilgin oldu ki kitapları hâlâ ellerde dola­şır. Bu yüzden adına ‘Taş oğlu’ manasına gelen "İbn-i Hacer" dendi…

Ninem diyor ki: Bilgi insanı şüpheden, sebat korkudan kurtarır.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.