Babel ateşi söndürdü

Karabük, Başakşehir karşısında sembolleştirdiği emeğin gücünü tescile hazırlanıyordu ki, Babel izin vermedi.  

Penaltı!.. Yatabare’nin hareketi için gözler ele değil de ayağa odaklanırsa, ‘Neresi penaltı?’ der insan ama ele bakınca, Ali Palabıyık’ın hakkını verirsin… Bal gibi penaltı… Lâkin o nasıl vuruş öyle Oğuzhan? Dağlara taşlara… Hâlbuki Babel’i de, Beşiktaş’ı da parlatan o… Bu kadar iyi oynayan bir adam bu kadar kötü vuruş yapabilir mi, yaptı!
Geçelim… Futbolda iki tip teknik adam var. Biri izleyici, herkesin ‘ideal’ dediği takımı sahaya sürer. Diğeri icracı; risk alır, fark ortaya koyacağına inandığı takımı sahaya sürer ve herkesi düşünmeye sevk eder.
İşte bunun adı, cesarettir… O cesur adam ise tartışmasız herkesi terse düşüren Şenol Güneş’tir. Onu ayrıcalıklı ve saygın yapan bu özelliğidir. Adına ister, ‘rotasyon’ deyin ister, ‘Oyuncu planlaması’ fark etmez.
Soru şu; Negredo, Lens, Necip ve Tolgay tercihi Beşiktaş’a ne kazandırdı? Porto maçı için Cenk, Quaresma ve Atiba’ya mental anlamda dinlenme şansı verdi. Faydalı mı oldu, hayır!
Doğrusu bu tercihin ilk yarıda Beşiktaş’a tempo, hız ve pas oyununda öne doğru etkili çıkış kazandırmasıydı. Bu bölümde Negredo savunmayı oyaladı, Talisca’ya öyle ince ortalar açtı ki, biri gol olsa bugün ‘Porto karşısına Cenk’le mi Cenk’siz mi, çıkılacak?’, diye tartışma başlardı. Yine Oğuzhan’ın Babel’e açtığı top, gol olsa, ‘makine düzenindeki Beşiktaş’ denirdi. O güzel hareketler gol olmadıysa, neden?
Sebebi, Karabükspor’un harika takım savunması. Çizgiden golü çıkaran Dany ve kaleci Rybka’nın takdirlik oyunları.
Fakat Beşiktaş bu, tecrübeli ve bol yıldızlı. Nitekim bu tabloda skoru yine Güneş’in hamleleri - Quaresma’yı sola, Talisca’yı sağa ve Babel’i öne atan - üretti.
Son söz; ucuz kartlar görerek, Beşiktaş’ı zora düşüren adam Tosic’e. Biraz kontrol!

MAÇIN ADAMI: Ryan Babel