Başarıya giden yolda hedefi mutlaka vuracak “sihirli bir kurşun” yoktur

A -
A +

Prof. Dr. Acar Baltaş’tan muazzam tespitler

Bu köşede bugün özel birini ağırlayacağım. Kim mi? Yakından tanıdığınız bir isim. Mustafa Denizli’nin Milli Takım Teknik Direktörlüğü döneminde “İçindeki devi uyandır” mottosu ile bilgi ve tecrübesine faydalanılan önemli bilim adamı Prof.Dr. Acar Baltaş. Acar Hoca'ya Stefan Kuntz’u, Letonya zaferini ve sonrasındaki göz yaşları ile spordaki gelişimi ile başarısızlığın sebeplerini sorduk. İşte Prof.Dr. Acar Baltaş’ın birbirinden değerli görüşleri:

-İyi futbol oynayan ülkelerle Türkiye’nin arasındaki makas neden açılıyor?

“En sonda söyleyeceğimi en başta söyleyeyim. “Bilime düşman olunduğu için… Futbolda karar verme yetkisine sahip olanların kendi dışındaki fikirleri anlamak amacıyla gerçekten dinlemek ve onlardan yararlanmak üzere, yeterli güven duygusuna sahip olmadıkları için”.

İngiltere’de yapılan Türkiye’de hayal edilemeyen ne?

“Konfüçyüs’ten başlayarak tarihte çok kişiye mal edilen bir sözdür.

“En büyük delilik aynı şeyi yapıp farklı sonuç beklemektir”.

Türkiye’de hayatın tüm alanlarında yapıldığı gibi, futbolda da yapılan budur. Şahısları değiştirince sonucun değişeceğine inanmak, “yetenekli kuşak” saçmalığı ile avunmak, yabancı statüsünü değiştirince genç oyuncuların rekabet avantajı elde edeceğini düşünmek, ilk akla gelen, gerçek dışı yaklaşımlara örnektir.
Başarıya giden yolda hedefi mutlaka vuracak “sihirli bir kurşun” yoktur
Prof.Dr. Acar Baltaş

Başarısızlık en değerli öğretmendir

-Görüşünüzü bir örnekle destekleyebilir misiniz?

“Ülkemiz, Galler’in 3.6, Belçika’nın 5.5 milyon, İzlanda’nın 360 bin kişilik nüfusundan “yetenekli kuşağın” nasıl devşirildiğini düşünmeden yorum yapan yorumcularla ve buna inanan yönetici ve hocalarla doludur. Hal bu ki öğrenme ve gelişmenin en etkili yolu deneyimdir. Başarısızlık da en değerli öğretmendir. En çok başarısızlık duygusu yaşayanlar, rekortmen sporculardır.

Futbol değerlendirme için eşsiz bir fırsattır

-Onca tecrübeye sahipken kaybedenler neden hâlâ kaybeden durumundadır?

“İnsanların çoğu yaşadıkları başarısızlıklara çeşitli kılıflar bularak kendilerini rahatlatır, psikolojik savunma mekanizmaları kullanarak egosunu korur, dış faktörlerin kurbanı olduklarına kendilerini inandırır ve farkında olmadan yeni başarısızlıkların kapısını açar. Futbolun ise en güzel tarafı her 90 dakikanın sonunda performans değerlendirmesi yapmak için eşsiz bir fırsat sunması ve görmek isteyene “daha farklı ne yapılması” gerektiği konusunda yol göstermesidir.

-Türkiye’de başarıyı engelleyen unsur ne?

“Ülkemizdeki futbol kültürü olumsuz sonuçlardan “hakem, federasyon, medya, malum dış güçler (her kimse)” sorumlu tutmak üzerine kuruludur. Böylece “kurban rolü” oynamak başarısızlıktan sorumluluğu olan herkesi rahatlatır ve sorunları aşmak için farklı bir yol düşünmeye ve denemeye gerek duyulmaz.

-Gelecekten umutlu musunuz?

Futbol Türkiye’de çok sevilen ve oyun kalitesi açısından ülke imkânlarına göre orantısız kaynak ayrılan bir spordur. Ancak istenilen sonuçlar alınamamakta ve yakın gelecek için de durumun değişeceği yönünde bir işaret görülmemektedir. Ülkemizde kullanılan yöntem, oyunculara yüksek prim vaat etmektir. Ancak gerçekçi olmayan yüksek ödüllerin verilmesi, doğal olarak, uğruna mücadele edilen amacın değersizleşmesine ve bireysel sporlarda doping, takım sporlarında ise şike gibi dürüst olmayan yollara sapılmasına neden olmaktadır.”

-“Entelektüel klonlanma” nedir?

“Üç veya beş futbol adamının katıldığı televizyon programlarına bakarsanız, aynı şeyleri bilen çok bilgili kişilerden oluşan, üretkenlikten uzak kollektif bir monotonluk olduğunu görürsünüz. Buna yankı odasındaki “entelektüel klonlanma” denebilir. Futbolun paydaşları olan antrenörleri, futbolcuları, kulüp yöneticilerini, federasyon yöneticilerini, federasyon kurullarında görev alanları, medya mensuplarını ve hakemleri de çeşitli ölçülerde bu yaklaşıma dahil etmek yanlış olmaz.

İngiltere neyi farklı yaptı?

“Ben hedefi, süreci ve menzili birlikte değerlendirmek gerektiğine inandığım için, İngiltere’nin 55 yıl sonra oynadığı finalde şampiyonluğu kaybetmesinden sonra yazılmasının daha değerli olduğunu düşünüyorum. Bu nedenle de Gareth Southgate’in getirdiği yaklaşımdan Türkiye için dersler çıkacağına inanıyorum.

-Southgate’in rugby koçu Sir Clive Woodward’u yardımcı seçmiş olmasından Türkiye için nasıl bir ders çıkar?

“İyi kültür… Southgate, Southhampton’u çalıştırdığı dönemde dünyada saygın bir yere sahip olan rugby koçu Sir Clive Woodward’u kendisine yardımcı seçmiş ve çok eleştirilmişti. Oysa amacı futbol dünyasındaki insanların bilmedikleri alandaki bilgi ve deneyimleri kendi repertuarına katmaktı. Southgate, Eylül 2016 da yürüttüğü 21 yaş altı Milli Takım hocalığı görevine, İngiltere Milli takımındaki dört maçlık geçici teknik direktörlüğü için ara verdikten ve 2016 Kasım ayında takımın sorumluluğuna getirildikten sonra ilk yaptığı, “iyi kültür” olarak adlandırdığı bir anlayışı inşa etmek oldu.

-Örneğin?

'Welbeck, iyi kültürün uygulamalarından biri olarak psikolojik performans ekibinin moderatörlüğünde küçük odalarda yapılan toplantıları gösterdi. Bu toplantılar oyuncuların birbirlerinin hayat yolculuklarını öğrenmesine ve birbirlerini gerçekten tanımalarına imkan veriyordu.

-Ortak aklı harekete geçirmek ekibe ne kazandırdı?

“Southgate göreve geldikten sonra ekip oluşturma, takım kurma, sürdürülebilir başarı ve oyuncu yönetimi konusunda farklı kaynaklardan yararlanma yoluna gitti. Örneğin İngiltere rugby milli takım hocası E.Jones’tan, önceki Bisiklet Takım Performans Direktörü Sir D.Brailsford’dan, Kriket Milli takım kaptanı E.Morgan’dan fikir alıyor, onların kendi uygulamalarından kazandıkları deneyimleri öğreniyordu. Yapılandırdığı “Teknik Danışma Kurulu”nda Sundhurst Askeri Akademisi Komutanı Albay L.Giles, Olimpik kürekçi Kaith Grainger, teknoloji girişimcisi M.Badale, rugby antrenörü S.Lancaster, Ulusal futbol merkezi yöneticisi D.Sheepshanks yer alan diğer isimlerdi.

-“Bu kimselerin futbolla ilgisi ne”?

“Bu yapı, her ülkenin medyasında bol miktarda bulunan futbol alimleri tarafından, “bunların futbol ile ne ilgisi var” yaklaşımıyla karşılanmıştı. Hazırlık, beslenme, veri değerlendirme, zihinsel dayanıklılık alanlarında yeni fikirlerin ortaya çıkması yankı odasından çıkmayacak fikirlerin ortaya çıkmasına imkan veriyordu. Southgate bu ekibi göstermelik olarak kurmakla kalmayıp, onları gerçekten dinliyordu. Southgate ayrıca ekibinde yer verdiği S. Holland, G. Jones, C. Powell ve M. Margetson’un görüşlerinden yararlandı.

-Liderin kendini de geliştirmesi gerekmez mi?

“Sothgate kendi gelişimi için liderlik ve yönetim konusundaki eğitimlere katılıyor, kitaplar okuyor ve podcast’ler dinliyordu. İyi kültürü takımda sürekli kılmak için deneyimli oyunculardan oluşan bir liderlik gurubu kurdu ve önceki kaptan W.Rooney’in takımın kaptanı H.Kayne’ne yardımcı olmasını sağladı.

-Bu kültür nasıl bir fayda sağladı?

“Bu kultür Karabağ’da ve Reykjavik’teki krizlerde ilk adımları doğru atmamış olduğunu fark edip; ilkinde özür dileyerek, ikincisinde de disiplinsizliğe amacını aşmayan bir tepkiyle yaklaştı. Ceza verecek kadar sert, gençlerin hata yapabileceklerini anlayacak kadar empati sahibiydi. Southgate oluşturduğu kültürden kendisi de yararlandı. Duygularını denetlemek konusunda sağladığı gelişim saha dışındaki sorunları çözmesini kolaylaştırdı saha içindeki baskı ve gerilimi sükunetle yönetmesini sağladı. Onun bu sükuneti takıma da yansıdı.

İngiltere 2020 finaline kadar büyük turnuvalarda penaltılara kalan son dokuz maçın sadece ikisini kazanmıştı ve kaybedilen 2006 yarıfinalinde Wembley’de penaltı kaçıran kendisiydi. Finalin aynı stadyumda oynanacak olması ve Southgate’in 25 yıl önce Almanya’ya karşı kaybedilen maçın sorumlusu olması, ona geçmiş bir hesabı kapatmak için de bir fırsat sunmuştu.

-Sonuç

“Başarıya giden kestirme bir yol veya hedefi mutlaka vuracak “sihirli bir kurşun” yoktur. Her sorunun hızlı, kolay ve ucuz bir çözümü vardır. Başarının yolu bilimsel yöntemleri kullanmak ve devamlılıktan geçer. Aramızdaki farkın açıldığı ülkelerin birçoğunda futbol için yazılmış bilgisayar programları kullanılmakta, bir hocanın kendi oyuncularını, rakiplerinin oyun planlarını ve transfer listelerindeki futbolcuların özelliklerini kusursuz şekilde analiz etmesi mümkündür. Ancak Türkiye’deki antrenörlerin önemli bir bölümü bilgisayardan korktukları için bu programları kullanmaz. Kendilerine yardımcı olacak kişilerden de rahatsızlık duyar ve onları etkisizleştirirler. Başarı parametrelerinden uzak programları kullanarak, ileri ülkelere yetişmek hayal ötesidir.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.