Yarın yeni bir gündür

A -
A +
İnançla ideolojinin, şiddetle sevginin acımasızca bir savaşını yaşıyor Türkiye.
Kitleler arası şiddetten kendisine menfaat temini peşinde olanların önündeki en büyük engel insan olmanın temel değerlerini "üst politika" olarak benimseyen Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun sürdürdüğü uzun yolculuktur. Davutoğlu gönülden konuşuyor.
Önceki gün Erzincan'ı ziyaretinde sivil toplum kuruluşları ile bir araya geldiği yemekte bir bakıma bazılarınca tanımlanamayan çözüm sürecinin sırrını ifşa etti. "Deprem geldiğinde insanların etnik kimliğine, mezhebine bakmadı, hepimizi birden vurdu. Savaş ve işgal geldiğinde şu etnik grupları, bu mezhep grupları, Sünnileri, Alevileri ayırt etmedi. Nasıl deprem bir felaket olarak insanları ayırt etmiyorsa biz de kardeşlerimiz arasında, vatandaşlarımız arasında ayırım görmeyiz."
Sevginin dili tektir, farklı dillerde konuşsak da muhatabımız bunu hisseder ve karşılığını verir. Başbakan son Irak ziyaretinden örnekleyerek "barış elçisiyiz" tezini güçlendiriyor:
"Son üç gün öyle bir kuşak içinde seyrüsefer yaptım ki, aslında bu kuşakların birbirleri ile ne kadar irtibatlı olduğunu, hiçbir insan dokusunun diğerinden ayrılmayacağını bizzat müşahede ettim. Irak ziyaretim sırasında Cuma namazı çıkışında insanlar Arapça, Kürtçe, Türkmence ve Türkçe seslenerek bizleri kucakladı. Diller farklıydı, lehçeler farklıydı ama ışıltılar hâlinde gözlerde o gönüllerdeki muhabbet vardı. Biz bu topraklarda barışın elçisiyiz, bu topraklara nüfuz etmiş muhabbetin, o engin irfanın temsilcileriyiz."
Mutlu olmanın temel prensibi insanın kendisi ile barışık olmasıdır ve psikolojinin temel analizi, insanın kendisindeki olumsuzluklar üzerinden değil var olan güzellikler üzerinden hayata bakmasıdır. Aynı şey toplum segmentleri için de geçerli. Kendisi ile barışık olmayan insanlar yaşadıkları toplumda kavgayı yayarlar. Başbakan ülke genelindeki mutluluk anketinde Erzincan'ın üst sıralarda yer almasına dikkat çekerek şöyle dedi: "Erzincanlılar mutlu, Erzincan huzur şehridir, nezaket zarafet şehridir. Kendisi ile barışık olan komşusu ile barışık olur, komşusuyla barışık olan şehriyle barışık olur, şehriyle barışık olan da ülkesiyle barışık olur. Her birimiz kendi dünyamızda bir derin huzur yaşamamız hâlinde komşularımıza bakışımız, şehrimize bakışımız da bu anlamda değişir, şekillenir. İşte çözüm süreci Alevi-Sünni, Türk-Kürt kardeşliği üzerinde nakış nakış işlercesine bütün bir Türkiye'de tekrar bir huzur ortamını oluşturmamızın arkasında bu 'sır' var..."
İçimizdeki yarayı silah yerine sevgi ile iyileştirme uzun ince bir yol. Tüm zenginlikler ve bunların kullanımı insanların huzur ve mutluluğu içindir. Eğer insan dışında aranan zenginlikler insanı mutlu etseydi kan ve barut tarlasına dönen bütün Orta Doğu mutluluk ülkesi olurdu. 
Başbakan'ın ifade ettiği gibi, Irak, dünyanın en zengin petrol ve doğalgaz ülkesi ama huzur yok. Zenginlik petrol, doğalgaz ve başka imkânlarda değil, zenginlik insanın içinde. En büyük zenginlik insan zenginliğidir.
Bugün içinde bulunduğumuz sıkıntıların kaynağı, kendi coğrafyasının insanına parya muamelesi yapan geçmişteki zihniyetin ektiği fitne tohumlarından başka nedir? Mesele halkı idare etmek için yola çıkanların zihninde "insana hizmet"i merkeze koymasıdır.
Evet, yarın yeni bir gündür yeter ki, kalpten kalbe konuşmaya devam edelim...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.