Duvarların ötesi...

A -
A +
Bazı evler küçüktür ama dünyaları büyüktür. Siz ne kadar büyüseniz de ruhunuz o küçük evlerde kalır. Gecekondu Mahallesinde (Kızılay'ın deprem pavyonlarda) komşularınız size hayalinizden daha yakındır. Dört duvarın kapı, pencere taşıyan duvarı küçük iç avlunuza, diğer duvarları komşularınıza bakan, çamur sıvalı çıtalardan ibaret ince bir mahremiyet örtüsü gibi, müşterek duvardır. Çatının tamamı tekdir. Çatıdaki kedi baştan girdimi bütün mahalleyi gezer. Yangın da öyle, yanınca Allah korusun hepsi birden...
Bir evde yaşanan bir keder de tüm evleri tutuşturur alevden daha hızlı. Bizim evin arka komşusu Kâtip Teyze dediğimiz yaşlı bir nine ile kızıydı. Kızı hayal meyal hatırlıyorum zayıf, nahif ince yapılı utangaç bir kızcağızdı. Keriman Abla derdik.
Bir akşam annem elimden tutup Keriman Ablalara götürdü, mahallenin diğer hanımları gaz lambasının soluk ışığında bizden önce gelip toplanmış, yaprak sarılacakmış. Meğer hafta sonu Keriman ablanın düğünü varmış, misafirler için hazırlık yapıyorlar. Düğün nerde nasıl oldu hatırlamıyorum ama kış geçmedi Keriman Abla tekrar yaşlı annesinin evine döndü. Anlaşamamışlar kocasıyla, huysuz çıkmış adam boşanmışlar diye mahallede epey konuşuldu durdu. Annem arada bir hayıflanır "Yazık oldu kıza, ince kızdır bakalım nasıl kaldıracak üstelik çocuğu da var" deyip durdu. Sonra bir kızı olmuş dediler ve aradan bir yıl geçmeden yeni bir acıyla komşular sarsıldı.
Keriman ince hastalığa yakalanmış dediler. İnce hastalık veremmiş. Keriman'ı tek katlı hastanenin verem pavyonunda uzunca bir müddet yatırdılar. Gün aşırı hastaneye gider, geniz yakan kokulu uzunca loş ışıklı verem pavyonunda Keriman'ı ziyaret ederdik. Sapsarı yüzleri ile beyaz çarşaflı yataklarında sırtüstü yatan hastaların arasında bizi görünce ışık gibi bir tebessüm yayılırdı Keriman Ablanın yüzünde. Sonra bir gün okul dönüşü Kâtip Teyze'nin kapısının önünde toplanmış kadınları ağlarken gördük.
Keriman ölmüş dediler.
Ölüm ne demek?
Aradan üç yıl geçti.
Yine çaput (bez) çantalarımız ile bir okul dönüşü bir gözyaşı tufanının içine düştük. Ne oldu demeye lüzum kalmadı kara haberi biz de öğrendik.   
Gece Keriman'ın kızı yanarak ölmüş...
Keriman'ın annesi anlatıyor:
O gün akşam camın önünde oynayıp duruyordu yavrum. Sonra birden, "Anneanne... Anne anneeeee..." Diye zıplayarak bağırdı. "Bak bak Annem gelmiş Anneanne annem gelmiş. Beni çağırıyor beni götürmeye gelmiş..." Ben de daldırdım camdan dışarı baktım karanlık kimse yok anam, kimse yok ama o durmayıp bağırıyor annem gelmiş beni çağırıyor diye.
Sonra aşağı indi göremedim anam göremedim, gazocağının yanında durmuş eteğinden tutuşmuş yavrum feryadına koşup üstüne kapandım ama ne fayda kurtaramadılar yavrumu annesine kavuştu... O yanmadı ben yandım...
Kızılay Mahallesindeki o evi her ziyaretimde ne zaman o odaya girsem komşu duvarının arkasında bir kız çocuğunun "Anneanne... Anneanne" diye seslerini duyuyorum. Eğer siz de bir gecekonduda büyüdüyseniz muhtemelen hafızanızın bir yerlerinde saklı nice çığlıklar vardır!..
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.