Kitapları vurdular...

A -
A +
Kitap ve kitap okuyana bakışımızı düzeltmeden kimse fazla bir şey umut etmemeli. Metroda kitap okurken fotoğrafı çekilen genç, "entel keko, kız tavlamak için kitap okuyor" diye damgalanıp sosyal medyaya düşünce neden kitap okumuyoruz tartışması yeniden alevlendi. Kitap okumanın bir ekmek gibi su gibi bir ihtiyaç olduğunu ne zaman fark ederiz bilemiyorum ama herkesin kendisine göre bir bahanesi var. Kimisi kitapların pahalı olduğu, kimisi zaman bulamadığı, kimisi de işten yorgun argın geldiği gibi... Oysaki insanımızın az kitap okuyor olmasının bana göre ilk sebebi faydasına inanmaması, ikincisi ise, kitap okumayı küçük yaşlarda bir alışkanlık hâline getirmeyen aile ve eğitim sistemimizdeki yanlışlıklardır...
Batılı ülkelerde insanlar cüzdan taşır gibi kitap taşımaktadır. Otobüste, metroda, parkta, hatta iş yerinde müşteri beklerken bile... Kitap okuma konusunda kendilerini öyle disipline etmişler ki, kitap okuma onlar için yemek içmek gibi, olmazsa olmazların arasındadır.
Alışkanlıkların kazanıldığı ilk eğitim yerinin aile olmasından dolayı, okuma alışkanlığı da diğer tüm alışkanlıklarda olduğu gibi aileden ve çevreden görülerek kazanılan bir alışkanlıktır. Şayet evde kitap, dergi, gazete ve bunları okuyanlar varsa, çocukta okumaya karşı bir yatkınlık olabiliyor. Aksi takdirde çocuğun kitap okuma alışkanlığını kazanması zor gözükmektedir. Çünkü aile bireylerinin davranış ve hareketlerini bir fotoğraf makinesi gibi çeken çocuklar, zaman içerisinde o davranışları kendileri de göstermeye başlarlar. Dolayısıyla, burada en büyük görev ebeveynlere ve ailenin diğer fertlerine düşmektedir. 
Japonya'da toplumun % 14'ü, Amerika'da %12' si, İngiltere ve Fransa'da % 21'i düzenli kitap okur iken, Türkiye'de durum % 0,01 yani on binde bir. Toplam nüfusu sadece 7 milyon olan Azerbaycan'da kitap ortalama 100.000 baskı yaparken, Türkiye'de bu rakam 2000-3000 civarındadır. Birleşmiş Milletler İnsani Gelişim Raporu'nda kitap okuma oranında Türkiye, Malezya, Libya ve Ermenistan gibi ülkelerin bulunduğu 173 ülke arasında 86. sıradadır. Bir Japon bir yılda ortalama 25 kitap, bir İsviçreli bir yılda ortalama 10 kitap, bir Fransız bir yılda ortalama 7 kitap okuyor. Türkiye'de 6 kişiye yılda 1 kitap düşüyor.
Kitap okumaya karşı yetişkin insanlarımızda da güçlü bir direnç var. İnsanlar kendi hayatlarını zenginleştirecek bilgilere neden ilgi göstermiyor? Kendileri ile yüzleşmekten niye korkuyorlar. Bunun sebebini hep merak ederdim. Bir şeyi yapmak için bilgiden önce güçlü ve derin bir istek gereklidir. Fiziki veya duygusal bir ihtiyaç bizi açlığını çektiğimiz şeylere yönlendirir. Bizi ona kavuşturacak her vasıtaya saygı duyarız. İnsanlar kitapların artık bir vasıta olmadığına mı inanıyorlar? İnsanlara istediğinizi yaptırmanın tek bir yolu var o da kişiye "istediğini vererek" iş yaptırma isteği uyandırmak. İsterse bir bardak çay olsun.
Ben inandığımı yazayım, eğer gıda zehirlenmesinden insanlar hastaneleri dolduruyorsa, iş kazalarında her yıl çalışanlarımız yer altında göçük altında kalıyorsa, yollarda trafik kazalarında her yıl ilçe nüfusu kadar insanımız ölüyorsa, genç çocuklar uyuşturucu kurbanı oluyorsa, aile içi şiddetten boşanma ve cinayet haberleri canımızdan bezdiriyorsa hepsinin arkasında kitap okumamak saklıdır. Cezaevlerini kapatmak isteyenler genç nesle kitap okumayı sevdirmeli.
Kitap okumanın sırrı, metroda kitap okuma gibi saygın bir alışkanlık sahibi genç adamın cevabında saklı: "Elbisem, kirli terliğim bindiğim metroya uygun değil; işte zihnimi kirletemiyorum. Utanıyorum ama her ne olursa olsun kitaplar bana böyle olmayı insan olmayı öğretti. Hayvanlaşıp çevremi kirletmiyorum, üzgünüm utanıyorum..."
 
 
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.