Kapanmadı Kapanmıyor Başbağlar'ın Yarası

A -
A +
Karşılarında silahlı teröristleri gören vatandaşlar herhangi bir karşı koyma girişiminde bulunmadılar. Militanlar erkekleri bir grup, kadınları ve çocukları ise bir grup hâlinde topladı. Kadın ve çocuklar köyün altındaki dere yatağına indirilirken erkekleri de meşelik istikametindeki patika çıkışına götürüldüler, hiçbir ayırım yapılmadan vatandaşların üzerine kurşun yağdırdılar. Benzinlere batırılmış yağlı fitilleri tutuşturup evlerin kapı ve pencerelerinden içeri attılar. Katiller topluluğu, Havaçor Deresi'ni takip ederek Munzur Dağlarına doğru kaybolup gittiler...
29 erkek kurşuna dizilerek ölürken ateşe verilen köyde 214 ev, köy okulu ve cami yakıldı. Yakılan evlerde 1'i kadın 4 kişi de yanarak can verdi.
"Öldüler de sonra mı geldiniz?" Bunu bana Başbağlar katliamı sonrası, köye gittiğimizde eşini ve çocuklarını kaybeden bir anne söyledi.
Bu taşıyabileceğim bir yük değil. Sizinle paylaşmak istiyorum belki acım hafifler.
Kafam ve gönlüm Başbağlar'ın yolları gibi kıvrım kıvrımdı. Başpınar'dan bize refakatçi olarak çıkan komando timinin aracı iki yüz metre kadar önümüzde bazen bir toz bulutunun içinde kayboluyor sonra bir başka tepenin ardında ortaya çıkıyordu. Bir tepenin zirvesinde yolumuz doruk noktasına geldiğinde aşağıda parlak güneş ışıklarının altında Barasor Vadisi ve kucağında aydınlık Barasor Deresi göründü. Vakit öğleye yakın ve giderek artan kavurucu sıcağı kimse önemsemiyor. Bir an önce Başbağlar'a varmak istiyoruz. Zirveden kıvrılarak vadinin en alt noktasına inip Barasor Deresi ile buluştuktan sonra çılgınca akan suyu sağ tarafımıza alıp onunla yarış eder gibi yolumuza devam ediyoruz. Dönüşü olmayan bu yolculuk bizde silinmez izler bırakacak bunu biliyorum. Bir saat kadar sonra Aşağı Mutlu ve Yukarı Mutlu köylerine giriyoruz, birinin bittiği yerde diğeri başlıyor. Başbağlar en uç noktada. Dut ağaçları ile bezeli küçük bahçelerin arasında sinmiş, küçük tozlu yoldan ilerleyip meydan gibi bir alanda durduk. İleride bir çeşme kurnasının önündeki kalabalık kalkıp ağır ağır bize doğru yürüdü. Zor duyulur bir sesle hoş geldiniz dediler. Çeşmenin önündeki tahta sehpaların üzerine konmuş makineli tüfeklerden başlayarak karşımızda, arkamızda her yanımızı sarmış tepeleri, gözün ulaşabildiği her yanı izledim. Sarp kaya uçlarından, ufukta kaybolan patikaya kadar her zerreye bir felaketin yası sinmiş. Enkaz yığını hâline gelmiş bedenimiz yanmış yakılmış taş toprak ve moloz yığını hâline gelmiş binalar arasında gezinip durdum. Gurbetten köyüne gelmiş gönüllü korucu olmuş gençler de aynı duygular içinde; doğup büyüdükleri köylerinde bu felaket tablosunun parçası olmuş, içlendikleri kederleri yüzlerine sinmiş.
Asırlık bir dut ağacının gerisinde yaşlıca bir kadının feryadı etrafımızı kuşatan dağlara tırmanıyor. Gezintiyi bırakıp sesin geldiği tarafa yürüdük. Dut ağacının altında, ağladığı mı yoksa güldüğü mü anlaşılamayan, dört yaşlarında bir kız çocuğu oturduğu yerde yüzünü örten sarı saçlarının altından bize bakıyor. Yetmiş yaşlarında bir nine koluna girmiş, yürümesine yardım eden genç bir hanımla bize doğru gelmeye başladı.
Kederli adımlarla bize doğru yürüyen, yürüyen yürek yakan ağıtlarını göğe doğru yükselten bu keder hamulesini çaresiz seyrediyoruz... Bize asırlarmış gibi gelen bu birkaç adımlık yürüyüş hemen yanımızda bitti. Yaşlı kadın elleriyle dut ağacına yaslandı, ciğerlerindeki son nefesi ağıdına harcıyordu...
Yanımdaki genç hafif sesle "Ninenin kocası ile iki yetişkin oğlunu şehit ettiler, bu çocuk da torunu" dedi. Biz taş gibiyiz, yaşlı kadın bize diyor ki: "Öldüler de sonra mı geldiniz? Vah... Onlar da sizin gibi yiğitlerdi..." 
Olduğumuz yerde Barasor Deresi'ni saran dağlar üstümüze çökmüş, köyün üstüne gölge düşüp, genç kadın nineye "yeter anne" deyip zorlukla dut ağacı ve başında durduğu yetimden ayırıncaya kadar kalakaldık...
Yıllar sonra Başbağlar'a her gidişimde o asırlık dut ağacının altında dört yaşlarındaki sarı saçlarının altından bize bakan bir çocuk görüyorum...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.