Bir daha mı? Hayır… Hayır Asla!

A -
A +
Bugünlerde tartışma konusu, 15 Temmuz darbe teşebbüsüne millet tankların önüne yatarak, helikopterlerin görüşünü dumanla daraltmak için tarlasını yakarak, çocuğunu kaldırımlarda yatırarak karşı koyarken 27 Mayıs 1960’ta neden sükût ettiğidir. Sosyologlar, siyaset bilimciler, araştırmacılar ileride çokça bu konu üzerine yazacaklar. Ben darbeyi durduran tufanın “ilk seslenme” ile başladığına inanırım. Bu 'büyü'nün bozulma hikâyesi çok eskiye dayanır. Tarihin sarı yaprakları arasında meraklılarının iyi bildiği Beyazıt Meydanında bir dut ağacının dallarında asılı bir adam ve etrafındaki halkada sükût etmiş bir büyük kalabalığı gösteren bir resim var. Dut ağacında asılı adam; Edirnekapı’dan Topkapı’ya giderken sağ köşede, parmaklıklı mezarının büyük taşında “Ümera ve guzatı çerakiseden İsmail Beyin oğlu olup, savaş okulu bitirip, kolağası rütbesinde iken genç yaşında velinimeti uğrunda fedayı can eden” yazılı Çerkez Hasan Beydir. 30 Mayıs 1876’da Abdülaziz Han’ın hal edilip öldürülmesi ile sonuçlanan darbeyi yapanlar, "kinim dinimdir" diyerek padişaha kin besleyip öldürmeye karar veren ve Londra’ya gidip İngilizlerle darbeyi planlayan Hüseyin Avni Paşa, ölünceye kadar sadarette kalacağını umarken azledilen hükümdara düşman olmuş Mithat Paşa ile Sultanın “sarayda iken 'müfsit imam' denirdi” dediği Şeyhülislam Hasan Hayrullah Efendiydi. Darbeciler, 25 Mayıs gecesi üçyüz harbiye talebesine 'Sultanı korumak için gidiyoruz' diyerek Dolmabahçe Sarayı'nı kuşatıp önce Feriye Sarayı'na naklettiler. Sonra saraya daha önce yerleştirdikleri Yozgatlı Pehlivan Mustafa, Boyabatlı Mehmet Pehlivan ve Cezayirli Mustafa Pehlivanlar sultanın odasına girerek uzun dövüşmeden sonra bileklerini kesip kaçtılar. Odaya girenler, Hakan’ı kanlar içinde buldular ama doktor müdahalesine bile müsaade etmediler. Ertesi gün yayınladıkları bildiride “Sultan Abdülaziz sakalını düzeltmek için istediği küçük makasla her iki bileğinin damarlarını keserek intihar etmiştir” diye yazdılar. Bu tebliğ hiç kimseyi inandırmadı ama kimseden de ses çıkmadı. Sultan tahttan indirilirken ailesi darbeciler tarafından ağır hakaretlere maruz kaldı. Bu esnada Çerkez Hasan Bey’in kız kardeşi, Sultan’ın üçüncü hanımı olan Neşerek Kadın Efendi bir şey kaçırmasın diye üzerindeki soğuktan korunmak için aldığı şal sürüklenerek alınır. Soğuk ve yağışlı havada sandala bindirilir ve birkaç gün sonra aşırı üşütmeden dolayı vefat eder. 15 Haziran gecesi darbeciler başarılarını kutlamak için Mithat Paşa’nın Beyazıt’taki konağında toplanırlar. Yemekten sonra salona geçilir çok geçmeden salonun kapısından sağ elinde tabanca sol elinde hançer olduğu hâlde Çerkez Hasan Bey içeri girer. Dehşete düşen paşalara “Davranmayın alçaklar!” diye bağırıp önce Hüseyin Avni Paşa’ya iki el ateş eder. Kayserili Ahmet Paşa arkadan sarılıp zapt etmeye çalışırken Avni Paşa kendini sofaya atıp oraya düşer. Atılan kurşunlar Raşit Paşa’yı da öldürür. Çerkez Hasan kendisine sarılan Kayserili Ahmet’in önce parmaklarını sonra kulaklarını pastırma gibi doğrar. Kendisi serbest kalınca sofadaki Hüseyin Avni’nin göğsüne çöküp Çerkez kaması ile ağzını kulaklarına kadar yırtar. Bu esnada gelen kolluk kuvvetleri kendini derdest ederken Kolağası Şükrü kendisine hakaret edince çizmesine sakladığı tabanca ile onu da alnından vurur sonra teslim olur. Çerkez Hasan Bey’in ifadesi o gün alındı tedavi olmayı reddetti ve 17 Haziran 1876 günü Beyazıt Meydanı’nda bugünkü İstanbul Üniversitesinin önündeki dut ağacında asıldı. Hüseyin Avni’nin ölümünü sevinçle karşılayan halka; “Ben, cebir ile zor ile Padişah hal etmek sonra katletmek neymiş hepsine gösterdim. Gösterdim ki; kimse bir daha milletin hakkına tevessül etmesin” diyen, Çerkez Hasan Bey’i kahraman ilan edip arkasından mersiyeler yazanlardan tek bir ses çıkmadı. 15 Temmuz gecesi ise çıkan tek bir ses, bir toplumu alev topuna çevirdi. Dut ağacının etrafını saranlardan o gün Hasan Bey ipe giderken bir ses “Hayır, Hayır… ASLA”  diye haykırsaydı belki tufan o gün başlar; o gün ne HASAN BEY'i asabilirler, ne sonra Abdülhamid Han'ı hal edebilirler, ne de Menderes'i asabilirlerdi...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.