İdam cezası olmalı mı?

A -
A +

Alaşehir’de dört yaşındaki çocuğa tecavüz edip öldüren alçağın her sözü kanımızı dondurdu. Katıldığı TV programında kenara sıkışınca cinayeti itiraf eden katil-tecavüzcü meğer 15 yıl önce de tacizden bir buçuk yıl hapis yatmış.
Tecavüz kurbanlarının hayatını karartan çoğu kez de ölümleri ile sonuçlanan olayların sorumlusu, suçluların yanında onlara hak ettiği cezayı vermeyip tecavüzcüyü, pornocuyu kısa süre sonra sokağa salan adalet sistemidir.
Katliam, tecavüz ve ihanetler öylesine sık yaşanır oldu ki haber bültenleri adliye raporlarına döndü.
Kendilerini insan haklarında sorumlu zanneden malum zevat yine zalimlerin hakkı için mazlumların sırtından adaletten ahkâm kesecekler. İdam cezasının caydırıcı olmadığı yalanından başlayarak toplumun çıkacak yer arayan öfkesinin yine zaman geçtikçe dağılıp sakinleşeceğinden, herkesin işine gücüne ve normal hayatında döneceğinden bahsedecekler.
Bu zevat suçluyu cezalandırmanın toplumun kabaran öfkesini aşağı çekmek için uygulandığını zannediyor. Çünkü kendilerine dokunmadığınız süreci “El yarası, duvar kovuğudur”... Mağdurların ve ailelerinin uzun yıllar bazen bir ömür çektiği acıları hafife alıp birkaç gün sonra unutacaklarını zannediyorlar. Aslında böyle olmadığını biliyor ama insanların cemiyet nizamına, hukuka ve topluma olan güvenlerinin sarsılmasına yol açıyorlar.
Hatta bazıları sınırları zorlayıp idam cezası talep edenlere karşı “İnsanlığımızı hatırlatan şu soruyu sormamız gerekiyor: Birilerini öldüren insanları öldürürsek katilden ne farkımız kalır? Suçlu tek başına olduğu için bütün suçu üzerine alır. Toplum ise onu idam ile katlettiğinde bütün suçu paylaşır ki adam öldürmek suçtur, ahlaki olarak daha kötüdür. İdama evet diyen herkes insanlık suçu işlemeyi kabul ediyor demektir” diyecek kadar işi ileri götürüyorlar.
Geçmişte çalışma ofisini basıp bir arkadaşlarını vuran tetikçiyi yargısız infaz etmeye kalkan bu idam karşıtlarının arka planı bazen daha karmaşık çıkıyor.
İngilizlerin Türk Devletini imha etmek için hazırladıkları adi ve alçak planlarının ifşa edildiği “İngiliz casusu Hempher’in itirafları” kitabında diyor ki: “Nazırlığa yeni emirler almak için gittiğimde sekreter planlarını ihtiva eden bin sayfalık bir kitap vererek ‘okuduktan sonra getirirsin’ dedi... Ben de kitabı eve götürdüm ve üç haftalık tatilim süresince okudum. Bu sayede Müslümanların nasıl düşündüğünü, kuvvetli noktalarını zayıf hâle getirmenin usullerini iyice öğrenmiş oldum...” Dediği uygulamaların altıncısı olarak diyor ki: "Adam öldürenleri idam etmek maddesini kanunlardan çıkarmak, böylece yol kesici, katil, tecavüzcü ve hırsızları cezalandırmaktan hükümeti alıkoymak. Böylece bu işin (suçun) yayılmasını teşvik etmek ve yolların (ülkenin ve hayatın) emniyetsizliğini tesis etmek...”
Her işe burnunu sokan Batı’nın baskısını kıran darbe girişimi ve son olaylar sadece toplumun öfkesini kabartmakla kalmadı, idam cezasının geri getirilmesi tartışmalarını da alevlendirdi. Bir yandan idam cezasının geri getirilmesi için imza kampanyaları başlarken öte yandan “idam geri gelmeli mi, gelmemeli mi?” anketleri yapılıyor.
“Gelmeli” diyenlerin oranı anketlerde hızla yukarı tırmanırken önceki gün Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın Bursa İnegöl’de düzenlenen toplu açılış törenindeki konuşmasında vatandaşların “idam isteriz” şeklinde bağırmaları üzerine “Parlamentoda idam konusu gündeme gelir Genel Kuruldan geçerse Cumhurbaşkanı olarak ben buna onay veririm. Kişilere karşı olan suçları devlet olarak affedemeyiz. Bazı Batılılar ‘Siz idamı niçin dillendiriyorsunuz’ diyor. Ya ne olacaktı? Sizden mi izin alacağız?” ifadesi bu haklı toplumsal talebin Mecliste de karşılık bulacağını gösteriyor.
Öyle anlaşılıyor ki toplum bu yükü daha fazla taşıyamayacak.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.