Büyük oyuna dikkat!..

A -
A +
15 Temmuz siyasal suikastının artçı saldırısı olarak millî ekonomiye, millî paraya saldırı başlatıldı. Paradan kazanan vurguncular yerli paradan dövize kaçışı körükleyerek Merkez Bankası dövizlerinde erime, faizlerin yükseltilmesi, yüksek oranlı kur ayarlaması, mal ve hizmet fiyatlarında artışlar ile yeni bir kriz üretme peşinde.
Türkiye, geçmişte defalarca yüksek enflasyonla boğuşmuş bir ülkedir. Unutulmayan 1990-2001'li yıllardaki krizlerin sebebi kamu açıklarının merkez bankası kaynaklarıyla kapatılması, batan bankaların borçlarının devlete yüklenmesi ve bu dönemin “yamalı iktidarları”nın ülkenin mali durumunu düzeltecek reformları yapacak dirayette olmamasıdır.
Sonuçta “Kara Çarşamba” olarak bilinen Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en büyük ekonomik krizi patlamıştı.
Millî Güvenlik Kurulu toplantısında Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer ile Başbakan Bülent Ecevit arasındaki siyasi kriz bir anda tüm ülkeyi etkisi altına alan ekonomik bir krize dönüştü.
19 Şubat 2001 tarihinde Çankaya Köşkü’nde yapılan MGK toplantısında Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, Başbakan Bülent Ecevit’e anayasa kitapçığını beyzbol topu gibi fırlatınca çıkan tartışma sonunda Ecevit toplantıyı terk edip panikle “devlet yönetiminde kriz var…”  deyince ipler koptu.
Aynı gün mali piyasalarda panikle başlayan süreçte, yerli parayı savunmak için faizlerin astronomik yükselmesine karşı yoğun döviz talebi nedeniyle Merkez Bankası’ndan 5 miyar dolarlık döviz satışı yapıldı.
Kamu Bankalarının likidite ihtiyacının karşılanamaması ödemeler sistemini kilitledi. Bankalardaki çöküşü önlemek için TL yabancı para birimleri karşısında serbest dalgalanmaya bırakıldı.
Bir gün önce 670 bin lira olan dolar 1 milyon lirayı aşınca yabancı bankalar saldırıya geçip vadesi gelmemiş kredilerini geri çekmeye başladı. 21 Şubatta bankalar arası gecelik faiz % 6200’e kadar çıktı. Yapılan örtülü kur ayarlaması ile TL’nin değeri % 40 civarında düştü.
Devlete faturası 56 milyar dolar olan 2001 Şubat krizine ne sebep oldu?
Yamalı iktidardan ve kırmızı ışıkta bile duran, alışverişini markette kendisi yapabilen Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, Başbakana anayasa kitapçığını fırlatıp krizi başlatıp, milletin cebinden 56 milyar dolar götürülürken ağzından tek bir söz bile çıkmadı.
Bugün yaşatılmak istenende 15 Temmuz Darbe Girişiminde başarılı olamayanlar, bu defa siyasete ekonomik bir krizle diz çöktürmek istiyorlar.
15 Temmuz saldırısında “yerleşik düzen”in Türkiye’yi ele geçirme operasyonu Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın darbe gecesi olaylara müdahil olup görüntülü yayında yaptığı “Ülkemizin birliği, beraberliği ve bütünlüğüne yönelik bu hareket millete vereceğimiz cevaplı gerekli cezayı alacaktır. Türkiye; bu tür ayaklanmalarla ucuza satılacak ve Pensilvanya’dan da yönetilecek bir ülke değildir. Meydanları onlara bırakamayız. Yaptıkları işgali kısa zamanda ortadan kaldıracağımıza inanıyorum. Kararlılığımızı kimse yok edemeyecek. Milletimizi meydanlara, havalimanına davet ediyorum. Bu azınlık ne yapmak istiyorsa yapsınlar, ben halkımın gücünün üstünde güç tanımadım…” çağrısı ile boşa çıkarılmıştı.
Sayın Cumhurbaşkanı’nın, 15 Temmuzda F-16’lar, helikopterler, tanklarla başarılı olamayanların bu defa da ekonomik darbeye kalkıştıklarını belirtip “Döviz bozun, TL alın, bu oyunu bozun” çağrısı ile Türkiye kendi parasını korumak için kenetlendi. 2001 ve öncesi krizlerde milleti soyan saldırganlara karşı refleks gösteremeyen sünepe karakterlerin yerini saldırılar karşısında mücadele eden, rehberlik yapan liderler almıştı.
Bu dayanışma, sahiplenme ve birliktelik yerleşik düzenin bu saldırısını da boşa çıkaracaktır. Tıpkı Sultan II. Abdülhamid Han’ın “Savaş yalnız sınırlarda olmaz. Savaş bir milletin topyekûn ateşe girmesidir. Eğer bir bütünlük sağlanamamışsa zafer tesadüfî, yenilgi kaderdir” dediği gibi...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.