Demokrasiden rol çalanlar

A -
A +
Türkiye’de sıkça arıza veren demokrasinin neden yeterince kurumsallaşamadığı tartışması yeni başlamadı. Çünkü demokratik ilkeler özellikle sol siyasi muhalefetin bagajı konumunda olan kişi ve gruplar tarafından kendi lehlerine suiistimal edilmiştir.
Halk iradesi ile siyaseten iktidar olamayanlar politikada alan bulmak ve siyaseten varlıklarını devam ettirebilmek için demokrasi dışı kurumlardan sürekli yardım ve himaye görmüş onlarla iş birliğine gitmiştir.
Darbe ve muhtıralar sonrası kısa süreli de olsa muhalefet zeminli koalisyon iktidarları bu iş ortaklarının gayretini karşılıksız bırakmamıştır.
Mesele Türkiye’de siyaset dışı aktörlerin siyasi aktörlerden rol çalması ve alanlarına tecavüz etmesidir. Siyasette halk desteği ile iktidar olanlar, olamayanların kendilerini demokrasiyi korumakla görevlendiren ittifaklarının kurbanı olmuştur.
Bu tapınak şövalyeleri anayasa ve demokrasiyi koruma adına her on yılda bir Meclis'in üzerinde otorite kurdular.
Bugün de anayasa değişikliği üzerinden yürütülen münazara kendilerine demokratik kurumlar arasında yer bulmaya çalışan vesayetçilerin varlık mücadelesinden ibarettir.
Mevcut 82 anayasası ve tüm darbe anayasaları her zaman darbeciler tarafından hazırlanırken devlet organları arasında çatışmayı mümkün kılacak arızalar bırakmıştır. Böylece kuvvetler arasında kavga başladığında yapılacak müdahaleler zorunlu ve meşru kılınmıştır.
Sıkça izlediğimiz ekran konuşmalarındaki sıra başkasındayken söze karışıp dikkati kendi üzerine çeken tiplerin yaptığı “rol çalma” gibi vesayetçiler de demokrasiden rol çalmaktadır.
Yeni anayasa değişikliği ile meclis ve demokrasi mezara gönderiliyor diyenler, aslında demokratik aktörlerin alanını daraltmaya alışmış, kendilerine işgal ettikleri alan üzerinden hayat kuranlar da millet iradesini çalmaktadır. 
İddialarının tam aksine değişiklik teklifi çok partili sistemden günümüze darbe anayasaları ile çalınan millet iradesi gerçek sahiplerine geri dönmektedir.
Mesela kanun teklifi yetkisi bakanlık bürokrasisinden alınıp Meclis'teki vekillere verilmektedir. Kendi bulundukları fildişi kulelerden kanun metni hazırlayan bürokrat sahadaki halkla temas eden vekilin önüne geçmekle kanunların toplumdaki karşılığını hiç merak etmemektedir. Örnek olarak müteaddit defa gasp yapıp her defasında piyasaya yeniden sürülen gaspçıya verilen ceza suçu mu önlüyor? Toplumda karşılığı var mı? Mağdurun vebali kimin üzerinde?
Darbeciler her defasında milletin umutları üzerinden kendi sömürgelerini kurdular, demokrasiye olan inançtan parça kopardılar.
Siyasetçiler bunlarla iyi geçindikleri sürece siyasete devam edebildiler, direnip mücadeleye girişenler ya siyaset yapma haklarını veya partilerini kaybettiler. Çok daha ileri gidenler ise ya Zincirbozan’a veya darağacına gittiler. Akıbetleri hep hüsran oldu.  
Siyasetçi çoğu zaman vesayet merkezlerinin kendileri hakkında ne düşündüklerinin endişesi ile yaşadı. Bu korku yine çoğu zaman halktan aldıkları vekâlet yetkisini onlara teslimle sonuçlandı.
Demokrasinin en temel ilkesi egemenliktir ve halka aittir. Bu yetkiyi kendi iradesi ile belirlediği temsilciler eliyle kullanır. 15 Temmuz sonrası ilk defa halk sandık dışı bir irade koyarak emanetine sahip çıkmıştır.
16 Nisan referandumu siyaset sahnesinde herkesi ait olduğu yere göndermeden ibarettir. Bu rol dağıtımından herkesin mutlu olması beklenemez ama itiraz da yersiz çünkü oyunun senaryosunu bu defa millet yazdı…
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.