AB’yi hangi gelecek bekliyor?

A -
A +


Akşam eve dönerken veranda da çay içen komşusuna selam veren adam onun hemen yanı başında uzandığı yerde "ağlayan" köpeğini fark edince sormuş,
“Bu köpek neden ağlıyor?” Komşusu cevap vermiş: “Üzerine yattığı tahtaların çivisi batıyor ondan...” "O zaman niye kalkmıyor?" diye sormuş komşusu. “Demek ki kalkmasını sağlayacak kadar batmıyor…” demiş komşu da...
AB’nin sürekli olarak sızlandığı ve son günlerde köpürmesinin altındaki sebep üzerine yattığı “Avrupa değerleri” olarak bilinen çivilerdir. 
Bu Türkiye korkusundan beslenen “Haçlı zihniyeti” Avrupa krizinin de temelleridir.
AB’nin karşı karşıya kaldığı krizi yenebilmesi için Roma Antlaşmaları’nın 60. yıl dönümünde AB liderlerini Vatikan’da toplayan Papa Francesco; Avrupa’ya “Sahte güvenlik korkuları içine hapsolmaması” çağrısı yapıyor.
Korkunun 'panzehiri’nin de “diğer halklarla ve kültürlerle bulaşmaya” dayanan Avrupa tarihi olduğunu vurguluyor. 
Buna karşılık AB ülkelerinin el birliği ile Türk diplomatlarına karşı son günlerdeki politik nezaket ve siyaseti aşan saldırganlığından tek kelime bahsetmeyerek AB ülkelerini davet ettiği “insan merkezli yönetim” anlayışının dışında tutuyor.
Emin olun ki, 15 Temmuz darbe girişiminde başarılı olsalardı ilk tebrik Vatikan’dan gelirdi.
AB’yi bekleyen tufanı erken hisseden ve birlikten sıyrılmaya çalışan İngiltere bile Türkiye karşıtlığında birliğin kadim ortağıdır.
15 Temmuz darbe girişimine verdiği desteği gizlemeyerek “darbe girişiminin odağında anayasal kurallara tutunma savaşı veren bir ulus var” diye açık ilan eden İngiliz Sunday Telegraph gazetesi bu hezeyanını başyazısında “Türkiye’nin uzun laiklik geleneğini geri çevirmek isteyen Erdoğan’a muhalefet meşrudur. Bir gazete olarak ifade özgürlüğüne karşı açtığı savaşa özellikle hassasız. Gazetelere el konuldu ve gazeteciler mahkemelere sürüklendi. Ancak darbe büyük bir hesap hatası"  diyerek özetliyor.
Nitekim aynı gazeteler darbeciler başarılı olsalardı Türkiye’de her şeyin giderek düzelmekte olduğunu ve ordunun yönetime el koymuş olmasının NATO üyeleri tarafından da olumlu karşılandığını belirtirlerdi.
Tıpkı 12 Eylül darbesinin ardından üç gün sonra yazdıkları;
“Türkiye’de ordu, son 20 sene içinde hükûmetlerin ekonomik krizlerle ve artan terör olayları ile mücadelede yetersiz kalması üzerine yönetime el koymuştur. Türk komutanlarının şimdiye kadar ülkede düzen sağlanır sağlanmaz yönetimi sivillere bırakmış olmaları beğeniyle karşılanmaktadır. Eğer bunu bir kez daha başarabilirlerse gösterdikleri iyi niyet hem kendi yurttaşları hem de bütün Batı’da minnetle hatırlanacaktır” diyen yazıyı tekrar güncellerlerdi.
12 Eylül’de bununla da sınırlı kalmayan İngiliz centilmenliği (!) Org. Kenan Evren’i “Haftanın Adamı” seçmişti.
Bu sefer de FETÖ’yü "yılın adamı" seçerlerdi.
Bu İslam ve Türk düşmanlığının temelinde kendi zayıflıkları ve gelecek korkuları var. Dağılmayı önlemek için de liderleri Vatikan’a giderek Papa’nın huzurunda “Haçlı İttifakı”nı dünyaya tekrar ilan ettiler.
Gelecekleri sürekli etraflarına ördükleri duvarların arkasında kuruyup kalmak olacak.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.