"Eski tas, eski hamam" olmayacak…

A -
A +
16 Nisan referandumu ile mevcut siyasi sistem değişecek… Ve “hâkimiyet kimin?" sorusuna cevabı bizzat millet verecek.
Tercihimiz hangisi, demokratik süreçleri etkisiz kılan mevcut sistemde zayıf yönetimler yüzünden ülkenin müdahalelere açık hâle gelmesi mi? Yoksa halka dayanan güçlü bir yönetim sistemiyle her kurumun gücünün kendine verilen sorumluluklarla sınırlı kalması mı? Hâkimiyet kimin? Millî iradeyi devlet içinde iktidarsız bırakıp, onun yerini kendinde zayıflama gördüğünde muhtıra ve darbelerle işgal eden bürokratik elitlerin mi? Demokrasilerde hangisi normal hangisi anormal?
Son bir asırdır ilk defa millet kendisinin nasıl yönetileceği ile ilgili bir tercih yapma fırsatı yakaladı. Geçmiş siyaset ustaları sadece bunu söylemekle yetinebildiler bir adım sonrası hep duvarlarla kapatıldı. Hür irade ve özgürlükten dem vuranlarda düne kadar karşı çıktıkları sistemi bugün her malzemeyi kullanarak “aman mevcuda dokunmayın” diye direniyorlar.
İstiyorlar ki siyaset kurumlarının ve milletin kapı kulluğu devam etsin. Hükûmet etme sistemindeki değişiklik siyasi partileri vesayet merkezlerinin baskısından kurtarmasını sadece iktidar partisinin kendisine alan açma ve hâkimiyet kurma olarak göstermekte, topyekûn siyasetin bile vesayetçi tahakkümünden kurtulmasından rahatsızlar.
Mevcut sistemdeki kuvvetler ayrılığından doğan bürokratik hantallığın tasfiye edilerek yürütmenin daha etkin hâle gelmesi lüzumunu Başbakan Binali Yıldırım önceki gün kamuoyu ile herkesin anlayacağı bir dilden paylaştığı bir tecrübesi ile ortaya koydu.
Başbakan Binali Yıldırım “Biz Ahmet Necdet Sezer ile çok sorunlar yaşadık, ama yutkunduk, yutkunduk. Aman kriz çıkmasın diye hep alttan aldık. Ne oldu; yapmamız gerekenlerin üçte birini ancak yapabildik, üçte ikisini engellediler. Ben bakanım, bir tane genel müdür yardımcısı değiştireceğim Başbakan imzalıyor, Cumhurbaşkanına gönderiyor Cumhurbaşkanı imzalamıyor, geri gönderiyor. Ve o genel müdür yardımcısı kararnamesi döndükten sonra benim karşıma geçti sırıtarak 'Ne haber Bakan bey' dedi. Bu, 'benim patronum Cumhurbaşkanı sen değilsin' demektir. Vesayet odağı, bu anayasanın kendisidir. Bu anayasa darbeden sonra kurulmuş ve insanlar sorgulayamamış bile...”
Ülkeye içeriden ve dışarıdan müdahale edilmesinin yollarını kapatacak yeni sisteme itirazların kaynağı, Millet Meclisi’ni etkisiz hâlde tutmak isteyen egemen blokun sahip oldukları gücü kaybetme korkusudur.   
Evet, vesayetçi mandasını hâlâ aşamayanlar mevcut “totaliter demokrasi” de ısrarcı olabilir ama millet bu hendeği de aşmada kesin kararlıdır.
Hep birlikte göreceğiz ki “eski tas, eski hamam" değil. Çoğu gitti azı kaldı...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.