​Hello!.. Şekerim, yes mi?

A -
A +
“Kuşdilini andıran bu çürümeye dur demenin zamanı geldi. Sosyal medyada yaygınlaşan anlamsız kısaltmalar, aralara serpiştirilmiş yabancı kelimeler, bozuk cümleler giderek sıradanlaşıyor. Dilini kaybeden inancını da kaybeder...” Önceki gün Türkçe yaz okulu programında konuşan Başbakan Binali Yıldırım dilimizin bugün düştüğü durumu böyle özetledi ve tehlikeye dikkat çekti.
Sosyal medya nasıl yaşadığımızı, hangi yöne nereye gittiğimizi, hatta geleceğimizi gösteren bir ayna gibi. Dip yapan kültür erozyonunu, insan ilişkilerimizi, edep ve terbiye seviyemizi acımasızca yüzümüze çarpıyor.
Sosyal Medya’nın seviyesi yarım asır önce lambalı radyolarda dinlediğim komedyen ikili “Bal Arısı” ekibinin bir komedi diyaloğu gibi.
“Kadınlaşmış erkekler, erkekleşmiş kadınlar/Züppeliğe kaçan bir şıklık, lüzumsuz sırmaşıklık, yalandan aşıklık…/Hello!.. Şekerim yes mi? Paris’e gittiniz mi, Eyfel’i gördünüz mü?/Viiii… yes. Kes babam, kes…”
Bu sokak dili ile uydurma kelimelerle kimse derdini anlatamaz. Günlük konuşmalar bu şirazesinden çıkmış seviyesizlikte dert anlatmak mümkün olmadığı gibi o kısır kelimelerden meydana gelen bir dilde edebiyat yapmak da, ilim yapmak da, felsefe yapmak da, şiir yazmak da mümkün olmaz.
Evde, iş yerinde, sokakta, meydanda konuştuğumuz Türkçe, elbette ağzımızda anamızın sütü gibi helal ve güzel olmalı. Elbette ki Türkçenin çekilmediği yerler vatandır çünkü dil aynı zamanda milletimizin iskeletidir, dilsiz millet olmaz.
Ama hâlâ dildeki bu sömürge saldırısı fark edilmiş değil. Sayın Başbakan’ın “dur demenin zamanı geldi” sözünün hayatımızdaki karşılığı nasıl olacak?
Her birinde ortalama üç televizyon kafa sayısı kadar akıllı telefon, ilaveten bilgisayar bulunan bizim evlerimizin yüzde doksan beşi kitapsız ve kütüphanesizdir. Eyvah ki eyvah…
Kitapsız ve kütüphanesiz evlerde dil şuuru olmaz, bilmez çünkü. Halkımızın çok büyük bir kısmı ciddi ölçüde okumaktan uzak bulunuyor. Biz sadece okuma ve yazma öğretiyoruz çocuklarımıza. Sonra önce okumayı sonra yazmayı en nihayetinde konuşmayı unutuyoruz. Elimiz kolumuz dilimizin yerine konuşmaya başlayınca sohbet karakolda bitiyor. Üniversitelerimizde, devlet kademelerinde, iş yerlerimizde evlerimizde, aydınlarımızın arasında ciddi bir hareket yoktur.
Dil tahribatı öyle bir felaket ki ne söylesem yetmiyor. Dili kaybettiğimizde servetimizi, zenginliğimizi, insanlığımızı kaybederiz. “Dur demenin zamanı geldi” diyen Sayın Başbakan’ın mesajının gereği yapılmazsa düşeceğimiz seviye Yavuz Bülent Bakiler’in dediği gibi “Aborjinlerin” altıdır:
“Şimdi zaten dünyada en az okuyan devletlerinden biriyiz. İnşallah biz, Aborjinler’in de altına düşeriz de en sona kalırız o zaman başımız göğe yükselir, o zaman İslam kurtarılır, o zaman hak ve hukuk tecelli eder, o zaman Müslümanlığı daha geniş bir kitleye yaymış oluruz. Tabii bunları hangi maksatla söylediğimizi biliyorsunuz, böyle saçmalık olmaz, böyle yanlışlık olmaz, böyle gaflet ve ihanet olmaz.
Çocuklarımız on dokuz yıl Türkçe konuştukları, Türkçe okudukları, Türkçe düşündükleri hâlde, üniversiteye geldikten sonra kendilerine yeni baştan Türkçe dersleri verilir. Bundan büyük ayıp olmaz, bundan büyük skandal olmaz, ayıptır, ayıbın ötesinde bir ayıptır, felaketin ötesinde bir felakettir! Neden? Çünkü on sekiz yıl Türkçe düşünen, konuşan, yazan çocuklar üniversiteye geldiklerinde, hocalarının ders kitaplarını anlayabilecek seviyede olmalıdırlar. Hayır! Çocuklarımızın böyle bir seviyesi yok. O bakımdan, hocalarının anlattıklarına aval aval bakıyorlar. Hocaların kendilerine uzattıkları ders kitaplarını anlayamıyorlar. Yeni baştan Türkçe dersleri veriliyor, peki mezun olduktan sonra doğru düzgün Türkçe konuşabiliyorlar mı?
Bu konuda ailelerin de vebali var, çocuklarımızın da vebali var, devletimizin, iktidarımızın da vebali var, hepimizin vebali var. Zengin bir Türkçeyle eğitim yapmadan, çocuklarımızın beynindeki deha merkezini çalıştırmadan millet olarak bizim çağdaş medeniyet seviyesine yükselmemiz mümkün olmaz...”
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.