Batı; işgalci mi, kurtarıcı mı?

A -
A +
Aynı ülkede yaşıyor ama bir tehdit karşısında birbirine hiç benzemeyen farklı şeyler söylüyoruz. Dışarıdan bakan birisi bu beyanlara baktığında aynı ülkenin vatandaşı, aynı şehrin insanı aynı medeniyetin meyvesi olduğumuza inanmaz. Barzani Kuzey Irak’ta bağımsızlık ilanı için kapıyı araladı ve referandumu güya İsrail dışında herkesin göstermelik (Türkiye hariç) muhalefetine rağmen gerçekleştirdi. Biraz bekleyecek, kendisi için şartlar olgunlaşınca ve efendileri talimat verdiğinde hiç şüphesiz bağımsızlık ilan edecek. Yorumlarda buraya kadar mutabıkız ama bundan sonrasında yollarımız ayrılıyor. Bu sonuç köprünün öbür ayağında duranlar (Batılılaşma hayranları) için; “Kürtler, uluslararası güçlerle girdikleri ilişkiler sayesinde bugünlere ulaşmayı başardılar, bu durum bizim için tehdit değildir.” Bu kadar basit mi? Oysa gerçek; Irak’ta ve Suriye’de de Kürt devletlerinin eli kulağında. Barzani’nin kanton devleti, Türkiye, İran, Irak ve Suriye’deki bazı Kürt gruplarınca kurulacak “Büyük Kürdistan” hayalinin ilkidir. Sırada Suriye, İran ve finalinde Türkiye var. Bu sonuç; Kürtlerin uluslararası güçlerle girdikleri ilişkilerdeki başarısının mı, yoksa uluslararası Yahudi hegemonyasının Osmanlıdan geride kalan savruk, kararsız, kimliksiz halkları üzerindeki yeni planlaması ile sömürgecilerin mi? Türkiye’nin bundan sonraki gelişmelere yön vermede alacağı rolün belirleyicisi bu soruya verdiği cevaptır, Türkiye tavrını çok önceden belirlemiş ve ilan etmiştir. Bölgedeki Kürtlerin alacağı tavrı da onların “İsrail; İşgalci mi? Kurtarıcı mı?” sorusuna verdiği cevap belirler. Acaba coğrafyadaki Kürtler “soydaşlarımız kendi devletlerini kurmanın ve bağımsız olmanın onurunu başardılar” mı diyecekler, yoksa “Eyvah, bizde cihan harbi sonrası Arapları iğfal eden ve örtülü sömürgeye dönüştüren bir büyük planın parçası olacak, zillete düşeceğiz” mi diyecekler? Bu tercihi yaparken, geçmişte kanton devlet hayali kurarak ait oldukları İslâmî medeniyet kimliğini bastırıp İngiliz vaatleri ile Lawrence’in peşine takılıp Osmanlı’ya sırt çevirenlerin akıbetini hatırlamalıdır. Bu macera Türkiye’yi yorar, Irak merkezî hükûmeti gibi kendi bünyesinde ayrılıkçı yapılanmalara seyirci kalmaz ama bölgenin de felâket dolu günlere gittiğini görmek için "kâhin" olmak gerekmez. Türkiye üzerindeki oyun önce dışarıdan kuşat, sonra içeriden karıştır ve son olarak da parçala. Ama CIA ajanı Yahudi Michael Scheuer’in ifadesiyle planları; “ABD ordusunun savaşma gücü yok. Şu an en büyük umudumuz Sünni ve Şiileri kanları kuruyuncaya kadar birbiriyle savaştırmak.” Bu planı uygulamak için; “Nil’den Fırat’a Büyük İsrail” projesini gerçekleştirmek yolunda en uygun aktör Yahudi kökenli, Türkiye düşmanı, her zaman Türkiye’yi kullanmak isteyen, Kerkük’te nüfus ve tapu dairelerini bile yok eden, Kürt devleti maskesi altında İsrail’e hizmet eden Barzani’dir. Bir “heyula” gibi Osmanlı Devletinin yokluğunda, İslam dünyasının üzerine çöken Batı son lokmasını Orta Doğu’da yutmaya çabalarken, çekirdek devlet, merkez devlet, lider devlet yokluğunu çeken İslam Dünyası da Türkiye’yi bu role zorluyor. Sömürgeci Batının duyduğu endişe budur. Türkiye’nin kanton devlet ilanına engel olma yolunda müdahil olmaması için her yolu deneyecekler. Bundan asla kimsenin şüphesi olmasın. Bu mücadelenin nihai hedefi İslam Dünyasındaki direncin omurgası Türkiye’yi kırmaktır. Bu coğrafyayı emperyalistlere peşkeş çekmekten kurtarmanın yolu herkesin ait olduğu medeniyeti hatırlamasıdır. İslam medeniyetinin parçası olmak yerine Batı’nın parçası olmayı yeğleyenler, bu mücadelede “geride kalanlar” Batının ilk lokması olacaklar!..
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.