Batı’nın başı belada

A -
A +
Asker İdlib operasyonu için sınır ötesinde yürürken bir mücadele de içeride sürüp gidiyor. Öteden beri sınır ötesi operasyonlarını hükûmetin maceraperestliği olarak değerlendiren statükocu kesim; Irak ve Suriye’de yaşananları okyanus ötesinden kendisi için tehdit olduğunu söyleyen ABD bölgeye çökerken burnumuzun dibindeki yangını tehlike olarak görmeyip alışılmış teslimiyetçi sünepe dış politikanın devamında ısrar ediyor.
Sömürgeciler bu “yerli memurlar”ı nereden buldu dersiniz?
İngilizlerin Hindistan’ı işgali sonrası Maliye Bakanlığı görevinde bulunan ve asıl adı Evelyn Baring olan Lord Cromer (1841-1917) sömürgeci politikalarını anlattığı “Political and Literary Essays” isimli kitabında diyor ki: 
“Büyük Britanya Devleti, yönetimle ilgili bazı prensiplere bağlı kalarak, böylesine geniş bir imparatorluğu nasıl idare edebilir? Tabiatı ile yerli dünyasını çok iyi tanıyan ve aynı zamanda bir Anglosakson gibi hareket edebilen Yerli Memurlara güvenmek zorunda kalacaktır. Bu kişiler Londra’dan emir alacaklardır. Ancak, bu kişilerin ilk amacı yerlilerin çıkarını korumaktır. Daha sonra bu çıkarlar İmparatorluğun çıkarları ile aynı hizada tutulmalıdır. Çünkü bir makinenin çeşitli parçaları arasındaki ahenkli çalışma düzeninden sadece merkez sorumludur.” 
Lord Cromer’in, Büyük Britanya tarafından kurulan sömürge sisteminin ilanihaye devam etmesini sağlamak üzere sunduğu “yerli memurların yetiştirilmesi” teklifi uygulandı ve 1800 yılında başlayıp, yaklaşık bir buçuk asır süren sömürgeciliği 1947 yılında sona erdiğinde Hindistan hemen her şeyiyle değişmişti. Maddi zenginliklerinin sömürülmesi ve yağmalanmasının yanı sıra, Hint insanı, düşünce yapısından hayat tarzına kadar bambaşka bir şekle büründü. 
İngilizler, Hindistan’da okullarda uyguladıkları eğitim politikalarıyla kısa sürede kendilerine hayranlıkla ve sadakatle bağlı bir nesil yetiştirdiler. Thomas Macaulay’ın ifade ettiği gibi “Hükmettiğimiz yerlerde bizlerle idaremiz altındaki milyonlarca insanla bizim aramızda iletişimi sağlayacak bir insan tipi ve sınıfı oluşturmalıyız. Öyle bir sınıf ki, kanı ve rengiyle Hintli, fakat damak tadıyla, düşüncesiyle, sözleri ve entelektüel birikimiyle İngiliz olan insanlardan oluşsun...”
Bizdeki duruma gelince; Osmanlı İmparatorluğunda başlayan misyoner çalışmaları aynı tohumları atmıştı. 1917 tarihli bir belgede de bu tarihte İstanbul’da Fransızlara ait 72, İngilizlere ait 83 okul ve hastane olduğu ifade edilir. 1904'te Osmanlı topraklarında 465 Amerikan Okulu vardır ve bu okulların büyük bir çoğunluğu Doğu ve Güneydoğu Anadolu illerinde kurulmuştur. Bir tek Amerikalının yaşamadığı bu topraklarda Amerikalılar bu okulları hayra hizmet olsun diye mi açmıştır?
Bugünkü “Kürt sorunu” diye önümüze sürülen mesele, aslında İngiltere, Amerika, Fransa, İtalya ve Almanya gibi ülkelerin 1700’lü yıllardan beri uyguladığı bu eğitimdeki haçlı seferinin sonucudur.
Bu eğitimli Batı hizmetkârları bugün de eğer dünya Kürtlerin çeşitli coğrafyalarda özerkleşmesini desteklerse, bizim için ülke bütünlüğünü sağlamakta tek çözümün Kürtlerin dışta bırakılması olduğunu ve bunun sonucunda içeride şiddetin kaçınılmaz olacağını söylüyorlar.
Hevesleri kursaklarında kalacak! Menfaatlerine hizmet ettikleri Batı, kendi işgal politikaları üzerinden yürüttükleri “ülkeleri parçalama” oyunu ile kendilerini vurmaya başladı. Kendi kazdıkları kuyuya düşecek görünüyorlar. Nitekim İspanya’daki ülkenin bölünme kaygısı “Katalan” başkaldırısı ile korkuya dönüşmüş durumda. Katalan başkaldırısının diğer bölgelere göre daha yüksek olan gelirini az olanlarla paylaşmamak olduğu söylüyorlar ama gerçek bu değil ve arkasında örtülü milliyetçilik var.
Yüz yıldır Uzak Doğu, Afrika ve Orta Doğu’da ülkelerdeki milliyetçilik, akımlarını kurdukları misyoner teşkilatları ile güçlendirip harekete geçiren Batı’nın kendisi aynı akıbete düşmüş oluyor. Almanya’daki Bavyera hareketi ve ardından İngiltere de tekrar İskoçya ve İrlanda ile boğuşmak zorunda kalabilir. Hak ve özgürlüklerin paylaşımı adına Kürtlerin çeşitli coğrafyalarda özerkleşmesini destekleyen sömürgeciler bu defa Avrupa'da kendi millîliğinin sınırlarını daraltsınlar bakalım ortaya çıkacak şiddetle nasıl baş edecekler. Başları belada…
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.