Anadolu’dan resepsiyon notları

A -
A +
AK Parti, teşkilatlarında "metal yorgunluğu" diye tanımladığı hantallık, soğukluk, heyecanını kaybetmeyi siyasal varlığının devamı için bir risk olarak gördü ve değişim sürecini başlattı. Halka karşı ağırlaşan ve sevimsizleşen parçaları değiştiriyor. Bu hareket doğal olarak yukarıdan aşağı bir uygulama olarak ortaya çıktı. Umulur ki, halka karşı kendini sorumlu hisseden her kamu hizmetçisi de aynaya bakarak kendini sorgular.
Yıllar boyunca bu ülkede her ortamda 'cumhur’la mesafesini koruyan bir siyasi-sosyal-sivil-askerî bürokrasi vardı. Araya giren sadece başörtü değil yoksulluk, köylülük, orta sınıf olmak, yerliyi temsil edenin yüzü soğuktu, pek sevilmezdi. AK Parti’nin derdi; uzun yıllar halkla arasına buzdan duvar ören ceberut ve hantal bürokratik anlayışı aradan çekerek devleti halkla bütünleştirmek çabası oldu. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Kamu-Halk ilişkisinin ortaya çıktığı her platformda bu resmî üst seviye cumhuriyet elitlerinin itirazlarına rağmen uyguladı. Daha önceki uygulamalarda olduğu gibi bu yıl da 29 Ekim dolayısıyla Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde verdiği resepsiyon bu buluşmanın bir sahnesiydi.
Olup bitenleri merkeze yakın meslektaşlarımızın resepsiyon notlarından öğreniyoruz. Buluşmaya, siyaset, sanat, iş ve spor dünyasından isimler, şehit yakınları, gaziler ve gazi yakınları davet edilirken, Cumhurbaşkanı Erdoğan, davranışlarıyla tüm Türkiye'nin içini ısıtan isimleri ve başarı hikâyesi yazan vatandaşları da unutmadı...
Resepsiyonun davetlileri arasında Bursa'da hamile eşi için kopardığı erik ve kayısının parasını ağaca asan minibüs şoförü Soner Kaya, anne keçi ve yavrusunu sırtlayan "Rizeli Heidi" Hamdu Sena, Zonguldak'ta bindikleri otobüste "kirlenmesin" diye koltuğa oturmayan madenciler, engelli yeğenine 40 yıldır annelik yapan Pakize Memiş, Malatya’da temizlik işçisi olarak çalıştığı tekstil fabrikasında iplik üretiminden makinelerin bakımına kadar her şeyi öğrenerek, kumaş fabrikası kuran Şehriban Şahin de, Külliye'de ağırlandı...
Şimdi bu resepsiyonların Anadolu’daki küçük modellerine bakalım. Her şehrin resepsiyonuna; davranışlarıyla o şehrin içini ısıtan, başarı hikâyeleri ile örnek olan, çöpü kaldıran, yangına su serpen, kavgalarda araya giren, yoksula yetime kucak açan kaç insan davetliydi?
Cumhurbaşkanlığı külliyesinin yüreğini yakan ateş Anadolu’ya sıçramış mı? Yoksa seçilmişleri berbat eden "metal yorgunluğu" varlığını atanmışlar üzerinden devam mı ettiriyor?
Erken seçim tartışmaları yine resepsiyonlara kadar sıçramış. Seçimlerin erken veya geç olmasının seçim sonuçlarına hangi ölçüde yansıyacağı kulislerde tartışılmış. Merak ettikleri şeye bak! Siz asıl her siyasi hareketin halkla olan ilişkisine bakın. Sandıktan çıkan kendi resminizdir, sonucu bundan çıkar. Merhum Demirel siyasete atıldığında lakabı “Çoban Süleyman’dı”. İşler büyüyüp zaman ilerleyince “Barajlar Kralı” oldu. Finalde “Beyefendi” diye anılmaya başladı...
Şimdi belediyeler üzerindeki operasyonların kendilerine sarkıp sarkmayacağını merak eden başkanlar için çok pratik bir yol var. Güvendikleri üç beş kişiyi şehrin sokaklarına salsınlar, vatandaşın kişiler üzerindeki “etiketlerine” baksınlar. Bu yol, il teşkilatları, milletvekilleri ve belediye başkanlarının performanslarını parti içi takip sistemiyle ölçmekten daha garantili bir yoldur.
Derler ki, yüzünüz eskidiğinde ya yeni bir şey söyleyeceksiniz ya da yeni birisi söyleyecek. Olur ya, merkez yorulmamıştır ama belki şehir o kişiden yorulmuştur...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.