Yeni nesil terör örgütü…

A -
A +
ABD bunu hep yapıyor, tuzağa çekmek istediklerini “sahte kabadayılık hissi” vererek önce yemleyip sahaya sürüyor sonra bu saldırganı terbiye etmek için tepesine biniyor. Irak’ı, Saddam’ı kullanıp, Kuveyt’i işgale teşvik ederek tuzağına böyle düşürmüştü. Tabii sonra da Kuveyt’i Saddam’dan kurtarmak için Orta Doğu’ya girdiler, ama önce Saddam’ı astılar.
Bu “kaçan İngiliz-kovalayan İngiliz” oyununun aktörleri, sahte kabadayılar/sahte kurtarıcılar, hep siyasi figür olmaz bazen de FETÖ gibi dinî sahada rol alabilir, sahneye sürülür. Ve şu anda yaşanan savaş, siyasi ve ekonomik ama “din” bu savaşta kullanılıyor. İdeolojiler üzerinden savaş bitince yerini din aldı. FETÖ’nün de dünyayı kurtarmaya soyunması için “kurtarıcı” rolünü kabul etmesi zor olmadı. Kendisi istekliydi tezgâhı kuranlar da ona öyle davrandılar. Kendisini uzun süre “kurtarıcı” muamelesi ile terbiye edenlerin gayretini boşa çıkarmadı ve iş 15 Temmuz’a kadar geldi.
FETÖ’nün, kendisini ne sandığı değil; efsunladığı insanların onu ne sandığı önemli.
Polis Akademisi’ne bağlı Uluslararası Terörizm ve Güvenlik Araştırmaları Merkezi’nin hafta sonu Antalya’da düzenlediği Uluslararası Güvenlik Sempozyumda, FETÖ’nün Kafkasya, Rusya, Balkanlar, Asya, Orta Doğu, Avrupa ve ABD’deki mevcut durumu ve “Türkiye’ye yönelik tehdit kapasitesi" tartışıldı. Bence en önemli tartışma konusu FETÖ’nün güvenlik bürokrasisi başta olmak üzere devletin farklı organlarındaki yapılanmasında “dinin, psikolojik bir kontrol mekanizması” olarak örgüt tarafından nasıl kullanıldığıydı. Çünkü bazı sanık savunmalarında örgütün 17-25 Aralık olaylarına kadar olan dönemi için “cemaat kimliği” kullanılmakta ve bu kuluçka dönemi için ceza kanunlarında karşılık bulunmadığını ifade ile masumiyet yüklenmektedir. Hatta daha ileri giderek 15 Temmuz darbe girişiminin Pensilvanya’nın iradesi dışında uygulanabileceğini söyleyenler de var. Oysa FETÖ’nün toplumu maniple ederek arkasına takabilmesi için yapılan bütün yatırımlar bu cemaat dönemi için de yapıldı. İşte, FETÖ’nün Türkiye’yi aşan uluslararası tehdit boyutu içinde en az fark edilen ama tehdit kapasitesi en yüksek alan bu “dinî” boyuttur.
“Özellikle üniversitelerin; panel, konferanslar, açık oturum ve çeşitli çalışmalarla bu konu üzerinde odaklanması gerekiyor” diyen Nebi Miş önceki günkü yazısında “Şimdiye kadar, SETA ve başka birkaç kurum dışında bu konularla çalışma yapan yok denecek kadar az. Yani bu alanda çok büyük eksiklik var” derken mücadelede en önemli ama en zayıf halkaya işaret etmişti.
Önceki günkü bir haber; “Aksaray Cumhuriyet Başsavcılığı, FETÖ davalarında adli kontrolle denetimli serbestlikten yararlanarak serbest kalan şüphelilerin, Türkiye Diyanet Vakfı tarafından hazırlanan "Örgütlenmiş Din İstismarının Tahlili" ile Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından çıkarılan "Kendi Dilinden FETÖ" ve "Örgütlü Bir Din İstismarı" kitaplarının da okunmasını isteyecek” şeklindeydi.
Bu mahallî uygulama hakkında Aksaray Cumhuriyet Başsavcısı Ramazan Akın, yaptığı yazılı açıklamada, FETÖ ile mücadelede birçok etmenden faydalandıklarını aktararak, "Biz bu örgütle adli mücadelenin yanında fikir bazlı da mücadele etmek gerektiğini düşünüyoruz. Bu örgütün elebaşı, bizim öz değerlerimiz olan dinî ve millî değerlerimizi yayıyormuş gibi bir fikir ve ideal oluşturmuştur. İnsanlarımızı da bu fikir ve ideal etrafında toplayıp bir taraftan kurnazlık ve hile ile kendi sapkın fikirlerini empoze ederek, bu kitleyi yabancı ülkelerden aldığı talimat üzere belirlediği amaçlarına yönlendirmiştir. Fikir ve düşünce ile insanları sapkınlığa ve hainliğe sevk eden bu yapıya inanan insanlar bir taraftan da örgüt tarafından istismar edilmişlerdir. Ne yazık ki çoğu kişi hâlâ bunun farkında değildir" demişti.
Bu çok doğru bir tespit ve bunca hasardan sonra hukuk alanı dışındaki kurumlar FETÖ ile mücadelede “mahcubiyet” duymaktan çok daha fazlasını ortaya koymalılar. Bu mücadelenin sadece güvenlik politikaları ve adli süreçlerle sınırlı kalması yetersiz kalır. Bu fikirlerinin sahte, yalan ve sapkın olduğunu topluma ve en başta da bu örgüte hâlâ inanan insanlara anlatmamız gerekir. Dünyayı batıran sahte kurtarıcılar hep kafaların böylesine karışık olduğu toplumlarda kendilerine alan bulur...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.