FETÖ’nün derin bataklığı

A -
A +
Polis Akademisi Başkanlığınca hazırlanan ve alanında uzmanlaşmış birçok kişinin katkıda bulunduğu FETÖ'nün sosyo-psikolojik, din, güvenlik, eğitim ve ekonomi alanlarında nasıl yapılandığı ile örgüte karşı yürütülen hukuki, siyasi ve idari mücadelenin anlatıldığı "Yeni Nesil Terör: FETÖ'nün Analizi" raporunda ciddi tespitler var. Raporun tamamının bir an önce paylaşılmasını bekliyoruz.
FETÖ, dinî bir cemaat liderinden ziyade, kendisine şartsız itaat edilen ezoterik bir modern “kült” seklinde hareket ettiği ve her bir üyenin cemaate tam bir teslimiyetle bağlanmış oldukları bilgisine yer verilen raporda; “FETO ile mücadelenin dinsel değil, siyasi bir mücadele olduğu, FETÖ gibi terör örgütlerinin siyasi alanda yayıldıkları hususu vurgulanarak, kamuoyu aydınlatılmalıdır” deniyor. Raporda ayrıca “Diyanet İşleri Başkanlığının yapacağı çalışmalarla FETÖ ve DEAŞ gibi yapıların, dinî sahaya nüfuz etmelerinin, dinî kural ve değerleri çarpıtmalarının ve dini araçsallaştırmalarının engellenmesi konusundaki rolünün önemli olduğu” denilmekte.
17/25’ten sonra başlayan ve 15 Temmuz darbe girişimi ile tutuşan yangının başladığı yer FETÖ’nün insanları İslam dairesinin dışına iten itikadî sapıklık ve din istismarlarının başladığı yerdir. Dünkü yazısında Nuh Albayrak “FETÖ ile mücadele, sadece suç işleyen mensuplar üzerinden yürüyen kriminal mücadele, sulanmadan bitse bile, sadece 'derin' FETÖ bataklığındaki birkaç sivrisineği bitirir” derken tehlikenin açık ve elle tutulabilir kriminal alanından önce yeraltında ne zaman köpüreceği belli olmayan merkezine dikkat çekiyor.
Gerçekten de raporda belirtildiği gibi Diyanet İşleri Başkanlığının “din”i siyasi operasyonları için kullanan yapıları, dinî kural ve değerleri çarpıtmalarının engellenmesi konusundaki rolü çok önemli. Diyanet’ten gecikmeli olarak bir yıl sonra yayınlanmış olsa da “Kendi Dilinden FETÖ” kitapçığının ve benzer çalışmaları artırması, sahaya indirmesi ve sadece internette PDF dosyası olarak bırakmayıp kitap hâline dönüştürmesi gerekir.
Bu konuda diğer aktörler kesinlikle İlahiyat Fakülteleri olmalıdır. Kendisini İslam Âlimleri yerine koyarak rol çalan FETÖ’nün değirmenine su taşıyan “Tarihsellik-Çoğulculuk-Bütünsellik” başlığı altında “Dinler Arası Diyalog"u meşrulaştıranlar acaba ne düşünüyor. Geriye doğru düzenledikleri panel, sempozyum ve konferanslardaki beyanlarının metinleri ortaya dökülse bu benzerliği nasıl izah ederler.
Bazı sanıklar savunmalarında, ilişkilerini cemaat dönemiyle sınırlayarak, FETÖ’nün 17/25 önceki dönemini meşrulaştırmak adına; “Dünya barışı için dinler arası diyaloğa önem veren, herkesi kendi konumunda (Hristiyan, Yahudi, Mecusi, vs.) kabul eden, barış içinde bir araya yaşamaya çağıran bir hareket bir anda kibir ve güç zehirlenmesine uğrayınca devleti şekillendirmeye ve sonunda zorbalıkla ele geçirmeye koyuldu”  benzeri tanımlama yapıyor. Hangi araç kullanılırsa kullanılsın “devleti şekillendirmeye ve sonunda zorbalıkla ele geçirmeye kalkmanın” TCK’da karşılığı var, hem de çok ağırdır. Peki; “dinî kural ve değerleri çarpıtmanın” bir karşılığı yok mu?
Cevap, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın “Kendi Dilinden FETÖ” kitabının önsözünde; “FETÖ/PDY ve benzeri zihniyete sahip olan yapıların inancımızı ve insanımızı sömürmesine engel olmak için Diyanet İşleri Başkanlığının yanı sıra İlahiyat Fakülteleri’nin de bu sorumluluğun bilinciyle hareket etmeleri, ürettikleri sağlıklı dinî bilgiyle insanlarımızın dinî güvenliğine katkıda bulunmaları gerekmektedir” sözünde...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.