Ülkeye sahip çıkanlara sahip çıkmak

A -
A +
OHAL kapsamında yayımlanan 15 Temmuz’da darbecilere karşı mücadele eden resmî görevlileri hukuki ve cezai yaptırımdan muaf tutan maddeye atıf yapan KHK’nın 121. maddesindeki “Resmî bir sıfat taşıyıp taşımadıklarına bakılmaksızın 15 Temmuz 2016 tarihinde gerçekleştirilen darbe teşebbüsü ve terör eylemleri ile bunların devamı niteliğindeki eylemlerin bastırılması kapsamında hareket eden kişiler hakkında da birinci fıkra hükümleri uygulanır” şeklindeki düzenlemeden rahatsızlık duyan CHP milletvekilleri ve İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener ne anladıysa “iç savaş” uyarısı yaptı.
“İç savaş” için tankları milletin üstüne sürenlere karşı siper olanları savunmaktan gocunanlar, ülkeye sahip çıkanlara sahip çıkmak yerine potansiyel darbecilere psikolojik bir savunma hattı oluşturuyorlar. Bu da hendek kazmanın bir başka türü.
Hükûmet, 121. maddedeki düzenlemeyle sadece darbecilere karşı sokağa çıkanların hukuki güvence altına alınmasının amaçlandığını söylüyor. AK Parti Sözcüsü Mahir Ünal, düzenlemenin sadece 15 Temmuz akşamı ve 16 Temmuz sabahı ile ilgili olduğunu vurgulayıp “Düzenlemenin bugüne şamilmiş gibi gösterilmek istenmesi tamamen dezenformasyondan ibarettir.” dedi.
İtirazların kaynağı, 15 Temmuz darbe girişimini yapanların, yapmak istedikleri, durdukları yer ve akıl hocaları hakkında, muhaliflerin onları hak ettikleri yere hâlâ oturtmamalarıdır. Bu tavır siyaset aklını kaybetmenin sonucu olsa gerek.
15 Temmuz darbe girişimini yapanların hedefledikleri; önleri kesilmeseydi nerde duracağı belli olmayan kanla mevcut siyasi iktidarı al aşağı ederek yerine alternatif kadroları iktidara taşımaktan öte Türkiye’nin yönetimini ABD’ye tünemiş “sömürge kadrolarına” teslim etmekti. Darbeye karşı duranlar Türkiye’yi sömürge yapmak isteyenlere karşı durmuştur. Burada muhalefet hâlâ darbeye karşı duranlarla bir fikir birliği sağlamış değil. Eğer FETÖ hareketi kendisini yeniden yeraltından çıkaracak siyasi limanlar bulmayı umuyorsa, karşılık bularak onlardan siyasi malzeme yapma hesabı güdülüyorsa, o zaman, demokrasinin darbeye teslim olması gibi ciddi bir tehlikeden söz edilebilir.
Son KHK değişikliğini mecrasından saptıran tartışmalar, darbeseverlerin hâlâ sokaktan umutlu olduğunu gösteriyor. İşin bu safhaya gelmesinin sebebi 15 Temmuz’un üzerinden iki yılı aşkın bir süre geçmesine rağmen Türkiye’yi bu sürece sürükleyen hareketin sosyal, eğitim, ekonomik, akademik ve dinsel sahalarda 15 Temmuz öncesi darbecilerin yürüttüğü zihinleri esir alma, mankurtlaşma politikalarının her boyutunun yeterince kamuoyunu aydınlatacak platformlarda, medyada anlatılmamasıdır.
Türkiye’nin bazı siyasi ve akademik elitleri, darbeseverler ile aynı ülkeyi aynı sokağı geride kalan yıllar içinde birlikte paylaşma ve temas kurmuş olmanın verdiği ağırlık ve ezikliğin altında kalmamalıdır.
Darbeye karşı durarak ülkeye sahip çıkanlara sahip çıkmak, ülkeye ve geleceğe sahip çıkmaktır. Bu sadece yargı üzerinden bir koruma kalkanı inşa ederek sağlanamaz. Sahip çıkmanın başlangıç yeri eğitim alanından geçer. FETÖ, darbe girişiminde sadece sokaklardan saldırmadı, toplumda güveni, huzuru, kardeşliği tesis eden bütün kutsallarımıza hizmet, yardımseverlik, kardeşlik, gibi kurucu kavramlarımıza saldırdı. Her kıymeti şüpheli, her değeri tartışmalı hâle getirdi, güveni, adaleti yardımlaşmayı sarstı. Şimdi bu hasarlı dünyayı okuldan, salondan, sokaktan kalemle ve fikirle yeniden inşa etmemiz gerekiyor.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.