Şehirlerde kaybolan insanlar

A -
A +
Şehirler sadece insanın bedeninin yerleşip yeşerdiği yer değil ruhunun da sığınağıdır. Ne var ki medeniyetimiz beton yığınları arasında sıkışınca insanlar gibi hafızasını kaybeden şehirler insanın sürgün yeri hâline geldi.
Şehirlerimizi “epistemic çöküşe” teslim edemeyiz. Beton insanı korumaz, medeniyet korur.
Şehirlerin medeniyet ve doğal zenginliklerinin insanla bütünleşmesinin önünde ciddi engeller var. İnsanın bir şehirde kökü olduğu ve o şehre ait olduğu duygusunu kaybetmesi, yerel hüner ve medeniyet bakiyesinin kayboluşu ve nihayetinde şehrin koruyucu himayesini kaybetmesi; şehirlerin insanı, insanın da şehrini kaybetmesine yol açıyor.
Bildiğimiz bütün sosyal sorunlar şehirlerde kaybolan insanların çırpınışıdır. Eğer kentlerin zayıf halkalarını yakalarsak, dengesiz göç, çarpık yapılaşma, zulüm aracı hâline gelen keşmekeşlik, şiddet, uyuşturucu bağımlılığı, boşanma ve bütün dertlerimize çözüm bulmuş olacağız.
Şehirleşmede geldiğimiz son durak, daha iyi geçim şartları ararken içine düştükleri anakent keşmekeşinde değersizlik ve yabancılaşmaya teslim olmuş, aidiyet duygularını kaybetmiş insan yığınlarıdır. Son sığınak olarak hemşehri gettolarına ve varoşlara sığınıyorlar. Şimdi derdimiz bu “anomali-aykırılık" kümesi şehirlerdeki insan yığınlarının birikmiş dertlerine çözüm üretmek.
Çözüm üretecek önemli aktörler şehrin yaşayanları, merkezî siyaset ve yerel yönetimlerdir.
İnsanlar gibi şehirlerin de karşılanamayan ihtiyaçları hayatına egemen olur, hatta var olan zenginlikleri bile önemini kaybeder. Şehirlerimizin acil müdahale edilmesini bekleyen alanları nelerdir? AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Cevdet Yılmaz, 81 ilde yapılan “ekonomide şehirlerin beklentileri”ne yönelik çalışmada, illerin bölgesel ve yerel beklentilerini belirlemek için sahada tespit çalışması başlattıklarını açıkladı. Çalışmalarda üç temel soruya cevap aranıyor. Vatandaş hangi hizmetlerden daha fazla memnuniyet duyuyor, mevcut projelerden hangisine hız vermemizi istiyor ve gelecekteki beklentileri, yeni proje beklentileri soruluyor. Doğru bir yaklaşım ve çözüm için bir yol haritası inşa edecek sonuçların paylaşılması çok faydalı olur.
Saha çalışmaları sonucu ortaya çıkacak muhtemel sorunlarla ilgili geçmişte yapılmış ciddi çalışmalar var ve yeni yapılan çalışmalarda alınacak sonuçlar büyük oranda bunların benzeri olacaktır.
Ben şehirlerimizdeki en önemli hasarın “sosyal sermaye”sini kaybetmesi olduğunu belirteyim. Bir şehirdeki fertler, sivil toplum örgütleri, kamu kurumları aralarında eğer ortak bir dayanışma ve paylaşma için birliktelik göstermezlerse orası bütün fiziki şartlar mükemmel olsa bile toplama kampına döner. Sosyal sermaye, toplumu bir arada tutan “tutkal”dır. Sosyal sermaye, değerler, örfler, âdetler, gelenekler, görenekler, insan ilişkileri, yardımlaşmanın tamamıdır. Bunlar var olursa o şehirde yaşayanlar bir “kitle”den bir “değer” hâline dönüşür.
Şehirlerin sosyal ve ekonomik olarak iş yapma potansiyelleri, insanların kendini bir yere ait ve güvende hissetmesi, değerlerle beslenen sosyal sermaye ile güçlüdür. "Önemli olan neyi bildiğiniz değil kimi tanıdığınız" derler. Ama bence daha da önemlisi “nereye ait olduğumuzun farkında olmaktır.” Eğer bir medeniyete, bir kültüre ait değilsek (unuttuysak) kaybolduk demektir…
Şehirlerin inşası, medeniyetlerin ihyası ile mümkün. Bu yapıldığında hem kaynaklar hem insan yetenekleri “değer” hâline gelecektir...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.