Şimdi cevap verin bakalım: “İdam çağ dışı mı?”

A -
A +
Yine yüreğimizi yakan çocuk ölümlerini konuşuyoruz. Her kafadan bir ses çıkıyor, bu kim bilir aynı yılanın aynı delikten bizi kaçıncı ısırışı. Ankara’da komşusu tarafından öldürülen 8 yaşındaki Eylül Yağlıkara’nın ardından bu defa 18 gündür kayıp olan 4 yaşındaki Leyla Aydemir’in cansız bedeni dere kenarında bulundu. Küçük Leyla’nın açlıktan öldüğü açıklandı.
Biri, bu suçlardan dolayı öfke ve infiale kapılmamak gerektiğini, istatistiki olarak çocuk tecavüzü suçlarında çoğu ülkeden daha geride olduğumuzu belirtiyor. Teselliye bak! Ne diyelim şimdi? Beyefendi sen öyle diyorsun ama ABD'li suç psikoloğu Philip Zimbardo aynı fikirde değil!..
Zimbardo, 1969'da suç oranının yüksek olduğu, fakir Bronx ve daha yüksek hayat standardına sahip Palo Alto bölgelerine birer otomobil bıraktı. Araçların plakası yoktu, kaputları aralıktı. Sonuçta Bronx'taki otomobil üç gün içinde baştan aşağıya yağmalandı. Diğerine ise bir hafta boyunca kimse dokunmadı.
Ardından Zimbardo ve iki öğrencisi 'sağ kalan' otomobilin yanına gidip çekiçle kelebek camını kırdı. Daha ilk darbe indirilmişti ki çevredeki bazı insanlar olaya dâhil oldu. Birkaç dakika sonra otomobil kullanılamaz hâle gelmişti. "Demek ki" diyordu Zimbardo, "ilk camın kırılmasına ya da çevreyi kirleten ilk duvar yazısına izin vermemek gerek. Aksi hâlde kötülüğün yayılmasını engelleyemeyiz."
Suçun yaygınlaşması “Cehil ve Hayvaniyetin” artışına bağlıdır. Daha büyük tehlike suçun meşrulaşması ve insan hakları maskesi arkasında suçlunun cezaya karşı korunarak suçun meşrulaşmasıdır. Her kafadan bir ses çıkıyor dedik ya, bir başkası da TV programında "İdamın çağ dışı olduğunu” bir insanın öldürülmesinin asla söz konusu edilememesi gerektiğini ve sadece suçlunun fiziki veya kimyevi yollarla kastrasyona tâbi tutulması gerektiğini iddia ediyor.
Bu beyefendiyi ve aynı kafada olanları Akira Kurosawa’nın sekiz ayrı kısa filmden oluşan; insanların varoluş nedenini sorguladığı “Dreams" adlı filmin “TUNEL” adlı bölümünü izlemeye davet ediyorum.
Dreams’ın görüntüleri ve kurgusu bizleri başka dünyalara götürüyor. Filmin her bir kısmı, ayrı ayrı rüyalardan oluşur. Rüyanın “The Tunnel” (Tünel) adlı bölümünde bir savaş sonrası birliği imha olmuş, komutan olduğu anlaşılan kişi, yorgun ve bitkin olarak bir tünelden geçecek. Tünelin diğer kısmı, âdeta öte dünyaya geçişi simgeler. Savaşta birliğinin tamamını kaybetmiş bu komutan köyüne dönmektedir. Tam tünelin kapısından girecekken savaşta ölen askerleri onu karşılar. Aralarında şöyle bir konuşma geçer:
Asker: Doğru mu komutanım çatışmada öldüm mü? Ben gerçekten de öldüğüme inanamıyorum. Eve gittim annemim benim için yaptığı krakerlerden yedim.
Komutan: Bunu daha önceden de anlatmıştın, vurulmuştun. Baygındın, rüyaydı, baygınken rüya görüyordun. Ama sonra öldün, gerçekten de öldün.
Asker: Anlıyorum. Ama annem babam… Öldüğüme inanmazlar ki. Bakın burası benim evim, annem ve babam hâlâ beni bekliyorlar…
Şimdi “idam çağ dışıdır" diyen beyler yüreğiniz tutuyorsa aynı tünelin kapısına siz dikilin ve o tünelden sizi Leyla ve Eylül ve daha önceki küçük bedenleri ile katledilmiş, tecavüze uğramış Ayşeler karşılasın. Ve desinler ki; “Ama annem babam… Öldüğüme inanmazlar ki. Bakın burası benim evim, annem ve babam hâlâ beni bekliyorlar...”
Ve yüreğiniz tutuyorsa tünel kapısındaki çocukların arasında “kendi evladınızı” da hayal edin. Şimdi cevap verin bakalım: “İdam çağ dışı mı?”
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.