Mizah mı, muzırlık mı?

A -
A +
Sahne ve sinema sanatı geçmişte de günümüzde de değerlere ve siyasetçilere ağır tenkit ve saldırı aracı olarak kullanıldı. Sinemada İngiliz kurgucu ve komedyen Şarlo (Charli Chaplin) bu akımın öncüsü sayılır. Siyah Beyaz film döneminde bizdeki taklitçileri Şarlo’nun kötü birer kopyacısı olmaktan öteye geçemediler. Şarlo “modern zamanlar” filmiyle makine çağını “Diktatör” filmiyle de Nazi Almanya’sını komedi diliyle eleştirdi. Ardından Hollywood komedyeni İngiliz asıllı Bob Hope radyo ve televizyonda, filmlerinde mizah arkasına saklanarak araya sıkıştırdığı İslam karşıtlığı ile nefret üretti.
Bu akımların bizdeki karşılığı bir dönem çadır tiyatrolarında, küçük sahnelerde ve giderek sinemada kendine yer aradı. Kara Mizah seviyesinde yapılan filmler ile isim yapan bazı karakterler şöhretlerini ideolojik malzeme olarak kullanılmasına fırsat verdiler. Ancak toplumda karşılık bulamadılar ve bu sıçramaları sanat hayatlarının kararması ile bitti. Toplumdaki karşılıkları “yazık oldu…” ile sınırlı kaldı.
Hafta başında sinema oyuncusu Metin Akpınar’ın kutuplaşma tehlikesinden çıkış yolu olarak “demokrasi” önerisinde bulunurken araya sıkıştırdığı “Ayağından asarlar, belki mahzenlerde zehirlenerek ölür…” tanımlaması bu türün son örneği oldu.
Akpınar şöyle konuşmuştu: “Bireylerin özgür iradesiyle geleceklerini tayin edebildikleri bir rejim demokrasidir. Bizim bu kargaşadan kurtulabilmemizin tek çaresi de demokrasi diye düşünüyorum. Oraya ulaşabilirsek ne âlâ kavga dövüş olmaz biz bu işin içinden çıkarız. Ulaşamazsa her faşizmin olduğu gibi, karşılaştığı gibi belki liderini ayağından asarlar, belki mahzenlerde zehirlenerek ölür, belki adı geçen başka liderlerin yaşadığı gibi kötü sorunlar yaşayabilir ama bize yazık olur…”
Demokrasiyi kurtarmak için “Ayaktan asıp, mahzende zehirlemeyi” çare sanan konuşmayı Menderes Dramı ile ilişkilendiren kamuoyu tepkisi ile birlikte Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da “Şimdi yargıda bedelini öde” demesinin ardından, İstanbul Anadolu Savcılığı Akpınar hakkında soruşturma başlattı.
Gelişmeler üzerine Akpınar’ın, avukatı İrem Hekimoğlu yazılı bir açıklama yaparak şunları söyledi: “…Konular ne yazık ki çok yanlış anlaşılmış ve birtakım üzücü, hatalı çıkarımlar yapılmıştır. Programda konuşulan konular, özellikle bazı medya organlarınca kamuoyuna farklı şekilde yansıtılmış ve sanki Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı hedef alınmış gibi bir algı oluşturulmak istenmiş, konunun hem kamuoyuna hem de Cumhurbaşkanı’na yanlış aksettirilmesine neden olunmuştur.”
Son olarak dün medya temsilcileriyle gündemi değerlendiren MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Metin Akpınar’ın açıklamaları hakkında “Sana zaten yazık olmuş Metin Akpınar. Konuşmaların içeriği hoş değil. Metin Akpınar'ın Halk TV'de 5 dakika konuşma yapmasını istiyorum. -Bu benim gafletim, cehaletim... Milletimden özür diliyorum, bu sebepten dolayı ben çok üzgünüm” demesi lazım” dedi.
Sayın Bahçeli’nin bu nasihatinin karşılık bulması ve Akpınar’ın zehir zemberek sözlerinin mizaha karışmış muzırlık olmadığını, gaflet sınırları içinde söylenmiş, ideolojik söylem olmadığını kamuoyu ile paylaşması gerekir. Bu onun kendisini gaza getiren salon dışındaki geniş halk kitlelerine karşı vicdani sorumluluğudur.
Aksi durumda “Sana zaten yazık olmuş Metin Akpınar…” demekten başka ne denir!..
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.