Doğu cephesinde neler oluyor?..

A -
A +
Cephede yenilgiye uğrayan Ermenistan Scud füzeleriyle cephe gerisindeki sivil insanları hedef alarak Gence'ye düzenledikleri son saldırının ardından Batı’nın ara buluculuğunda adına ateşkes dedikleri bir “tahkim süresi” daha aldı.  
Çok sayıda TV yorumcusu ve yazar sivillere yönelik saldırıları için “Bugüne kadar 50'nin üzerinde sivil vatandaşın öldüğü ve 300'den fazla yaralının olduğu bu savaş suçu saldırılara dünyada tek bir ülkeden tepki gelmiyor” diye şaşkınlığını ifade ediyor.
Zannediyorlar ki Ermenilerin Karabağ işgaline son vermesi için Batı’dan ortak bir ses yükselecek. Böyle düşünenler tam bir hayal görüyorlar.
Kendisiyle Bosna katliamının yaraları kanarken görüştüğüm “Müslümanlara Son Uyarı” kitabının yazarı Reco Çauşeviç’e “Yıllarca birlikte yaşadığınız komşularınız tarafından böylesine alçakça bir katliama maruz kalacağınızı hiç mi önceden fark etmediniz? Onları Müslüman kıyımı için böylesine iştahlandıran nedir?” diye sormuştum.
Verdiği cevap mermi yarası kadar acı vericiydi: “Evet, fark edemedik çünkü ismimizden başka her şeyimiz arkada kalsa da, katliamdan bir gün önce aynı masada otursak da biz halen Osmanlıydık, Türk ve Müslümandık...”
Batı'nın sivil katliamlara karşı kör taklidi yapmasının arka planı budur. Onların bakışı ve ne yazık ki bizim küflü aydınların beklentilerinde değişen bir şey yok. Düşmanına benzeyerek kültürünü yok edersen coğrafyanı da koruyamazsın… Zulmünden kurtulamazsın... Tarumar olursun...
Cemil Meriç, Batılı dostlar alınmasın diye hazinelerini gizlemeye çalışan bir türlü aşağılık kompleksini aşamamış Türk aydınının gafletinden bahsederken  “Bütün Kur’ânları yaksak, bütün camileri yıksak, Avrupalının gözünde Osmanlıyız, Osmanlı, yani İslam. Karanlık, tehlikeli, düşman yığını…” diyordu.
Avrupa’nın gözünde Türkiye dışındaki İslam ülkeleri ne kadar küçük sömürgeler olarak iştah kabartıcı ise Türkiye’de İslam medeniyetinin yeniden inşasına aday ülke olarak korkutucudur.
Huntington’un “medeniyetler çatışması” tezini hayalcilikle suçlayan içerideki aydınlar bugün yaşadıklarımızı izah edemiyorlar. Bugün Batı ile aramızda yaşadığımız bu gerilim onların hakkımızdaki “bunlar hâlâ Osmanlı…” kabulüne dayanır. Bizim küflü kafalar ise katliamlar yaşandıkça dönüp Batı'ya “ne oluyor yahu!..” beklentisinde.
Huntington’un bizden beklentisi bunlardan daha onurlu ve bize uyar. “Bana öyle geliyor ki Türkiye, İslam ve Osmanlı mirası üzerine modern bir ekonomi ve demokratik bir siyaset inşa etmeyi başarma ve Müslüman dünyanın Japonya’sı olma fırsatına sahiptir. Eğer bunu başarabilirse inanıyorum ki İslam ve dünya daha güzel olacaktır. Bana göre bu role Türkiye’den daha uygun başka devlet yoktur…” diyordu.
Türkiye’ye bu gözle bakılırken bir de etrafımızdaki kuşatmaya bakın. Ermenistan, süresi dolmuş silahlarla cephedeki yok olan gücünü ayakta tutmaya, Azerbaycan'da sivil yerleşim yerlerini bombalayarak cepheyi genişletmeye, Rusya'ya garantörlüğünü hatırlatarak savaşa ortak etmeye çalışıyor.
İçerideki küflenmiş kafalar Batı’dan kınama bekleye dursun Aliyev olayı tam kavramış “kendi göbeğimizi kendimiz keseriz...” diye yol haritası belli. Muhtemelen insani ateşkes dedikleri uyduruk ara son bulmuş ve Azerbaycan ordusu Kuzey-Batı cephesinden Karadağ'ı sarmalamış, “Kurt kapanı”nı tamamlamış olacak ve zaten başka yolu yok.
Bir başka cephe, Kıbrıs’ta ise durum çok daha farklı. Bu satırları yazarken Kıbrıs’ta Türkiye’nin Kıbrıs’tan çekilmesini isteyen bir güruhun desteğinde, “toprakların bir kısmını Rumlara verelim” diyen yüz karası bir adayın da rol aldığı bir seçim yapılıyor.
Kıbrıs öyle bir yerde duruyor ki; seçimlerde çıkacak her türlü sonuç önümüzdeki günlerde Kıbrıs'taki mücadelenin yönünü değiştirmez. Bu mücadelenin merkezinde “ …medeniyet, kültür ve tarih bilincini yerleştirmek…” olmalıdır. Düşmanına benzeyerek kültürünü yok edersen coğrafyanı da koruyamazsın… Zulümden kurtulamazsın... Tarumar olursun...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.