Çok fazla beklemeyeceğiz...

A -
A +
 
Gündem, Macron'un İslam'a ve Müslümanlara karşı aldığı tavrın sebebi... Macron bunu niye yapıyor? Çoğu tartışmacı Macron’un sadece cumhurbaşkanlığı sırasında elde ettiği büyük başarısızlığı örtmek için dışarıdan tehdit üretmek olduğunu söylese de bu ikna edici değil...
Türkiye’nin dış politikada Akdeniz üzerinden Libya'ya kadar uzanan müdahaleci hamlelerini AB sömürgeci politikalarının devamı için bir tehdit olarak görüyor. Türkiye’ye karşı dışarıda takoz koyamayınca kendi ülkesinde yaşayan Müslümanların hayatlarına, her türlü örgütlenmelerine hatta camilere imam ve vaiz atamaya varıncaya değin her şeye karışma derdinde. Acaba bunu bir pazarlık konusu yapmayı mı hayal ediyorlar?
Korkularının altında, Türkiye'nin bu hamleleri ile sömürge dünyalarında açacağı çatlağın diğer İslam ülkelerine emsal teşkil ederek zenginliklerinin kaynağından kuruyacağı, sömürgeci dünyalarının yıkılacağı endişesi saklı. 
Geldikleri yer, önce işgal ile bizzat kendileri sömürdüler. Dışarıdan işgal kolay fark edilir ve yerli halkı başkaldırı için ikna kolaydır. Ancak zaman ilerledikçe güya yerel toplum tercihlerine dayalı demokrasi denemelerine başvurdular. Arada bir huysuzluk edenleri darbelerle terbiye edip içeriden kendi adamlarını getirip onların vasıtasıyla sömürüye devam ettiler.
Sömürülen İslam ülkelerine bakın!.. Demokrasi ve hukuk devleti, sadece kâğıt üzerindedir. Eğitim sistemi gayri millî, materyalist ve sömürgeci ve manevi derinlikten mahrumdur... Millî çıkarları ön planda tutma şuuru yoktur. Adalet tanımaz, liyakat aramaz. Vatansever insanları yönetimden, güçlü mevkilerden uzak tutarlar; hainlerin ve iş birlikçilerin önü ise açıktır.
Sonuçta sömürgeciler kendileri güya gittiler ama yerlerine bıraktıkları adamları ülkenin kaynaklarını taşımak için sömürüyü devam ettirecek kurumsal yapıları kurdular. Yerli uşaklar kendi paylarını aldı, ülkelerinin zenginliğinin de efendilerine akışını sağladılar.
Türkiye'nin hamlesi şimdi birçok ülkede böyle bir sömürü düzeninin sorgulanmasının önünü açmasına hayıflananlar var.
Ne kadar acayip-garaip bir durum…
Fransa’nın etkin gazetelerinden Le Monde’un 15 Kasım 1996 tarihli sayısındaki bir yorum, Batı’nın içine düştüğü hazin durumu acı bir şekilde gözler önüne sermektedir:
“Dini reddeden fakat huzuru laiklikte de bulamayan Batılılar, şimdilerde mutluluğu medyumlarda arıyor. Eski çağlarda hakir diye adlandırdıkları bu kesim, şimdi medyum adı altında dinsiz kalan Batı insanına deva olmaya çalışıyor. Sadece Fransa’da 40 bin medyum var. Kazançları ise süper!..” Muhtemelen falcılık Fransa'da kazancı bol bir sektör hâline geldi.
Şimdi istikametini falcılardan alan bu Fransa, Ermenistan’ı tahrik ederek Azerbaycan'a saldırtıp Hazar politikasının kökünden değişiminin önünü açacak bir musibete düçar etti. Anadolu'da “kaş yapayım derken göz çıkarmak” dedikleri cinsten bir hamle. Sürekli kışkırttığı Yunanistan’ın da bu tecrübeden kendi adına çıkaracağı dersler var...
Türkiye’nin dünyada yol açtığı algılar değişiyor. ABD ve çoğu AB ülkesinde seçimler Türkiye merkezli politikalar üzerinden yürütülüyor.
Bu değişimin korona salgını ile aynı tarihi paylaşması da çok ilginç.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron için "Bu bir klinik vaka, hakikaten kontrolden geçmesi lazım" demesi çok yerinde.
Fransa; son 24 saatte 52 bin kişide daha yeni tip koronavirüs (Covid-19) tespit edilmesiyle salgının başından bu yana günlük en yüksek vaka sayısına ulaştı. Tarihçiler, Avrupalıların “Kara Ölüm” dedikleri “Hıyarcıklı Veba” salgınından sonra bu tür felaketlerin toplumsal kurumlar ve şahıslar üzerinde çok büyük etkileri olduğunu ve çok sayıda insanın aklını kaçırdığını yazıyor.
Bu gelişmelerin AB ülkeleri üzerinde sosyal, ekonomik ve siyasal açıdan dönüştürücü bir etkisi olacaktır, görmek için çok fazla beklemeyeceğiz...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.