Elif’lerin hikâyesi...

A -
A +
 
Bazen isimler kaderlerle örtüşüyor...
Erzincan; 13 Mart 1992; yerel saatle 19.08'de meydana gelen 6,8 büyüklüğündeki depremde yıkılan ve ağır hasar gören konut sayısı 4.462, iş yeri ise 836 olmuştu. Can kaybı ise 653 kişi olup yaralı sayısı 3.850'dir...
Depremin hemen sonrasında başlayan arama kurtarma çalışmalarına koşan ilk ekiplerden biri yerle bir olan Erzincan Kız Meslek Lisesi yatakhanesi enkazına müdahale eden 59. Topçu Tugayından gelen kurtarma ekibiydi.
Saat 21.00'de başladıkları arama kurtarma çalışmalarında 17’si sağ 9’u ölü 26 öğrenciyi enkaz altından çıkaran ekipten er Trabzonlu Yıldıray Çubukçu kurtarma çalışmalarını anlatırken “Benim de yedi kardeşim var, insan sevgisini kardeş sevgisini bilirim. Enkaz altına girerek kurtarabildiğim her öğrencinin gözlerindeki sevinç pırıltıları yaşanabilir en büyük zevk... İlk kurtardığım öğrenci Elif Yıldız isimli bir öğrenciydi. Daha sonra diğerlerini tek tek çıkardık… artık onların asker ağabeyleri var…”
İzmir; 30 Ekim 2020; yerel saatle 14.51'de merkez üssü Seferihisar ilçesinde meydana gelen 6,6 büyüklüğündeki depremde 114 vatandaşımız hayatını kaybederken 1035 vatandaşımız da yaralandı...
İzmir’de arama kurtarma faaliyetlerinin devam ettiği enkazlardan hem ölü ve yaralı vatandaşlarımıza dair acı haberler hem de sağ çıkarılanlara dair sevindirici haberler geliyordu. Mutlu haberlerden biri, Perinçek ailesinin depremde yıkılan Doğan Apartmanı'nda kalan son ferdini enkaz altından sağ olarak çıkarmayı başaran GEA Arama kurtarma ekibinden geldi.
Kurtarma ekibinden Onbaşı Muammer Çevik “Depremin oluş şekli ve tecrübelerime göre çekyat bazası ve dolabın arasında olacağını tahmin etmiştim. Nitekim orada sırtüstü yatıyordu. Kucakladım, yüzünü temizleyip parmağını tuttum. Bir arkadaşımla kaldırdık, sağlık kabinine gidene kadar elimi bırakmadı... O çocuk artık yaşamayı hak ediyor, Elif’in artık itfaiyeci ağabeyleri var…”
Bizi her doğal afette ve depremde aynı yere getiren “zayıf halkalar” var...
Depremlerde can ve mal kayıplarını asgariye indirecek halkaların binaların zemin sağlamlığı, sağlıklı proje, şartlarına uygun yapım, sağlıklı demir ve çimento gibi. Bunlardan ihmal edilen birisi diğerlerini önemsiz kılıyor.
Keza daha önce yaşanmış hafif hasarla atlatılan depremlerde sallanan ama yıkılmayan tüm binaların deprem hasarlarının gelecekte olması muhtemel depremlerin yıkmaması için incelenmesi, onarılması mümkün olanların onarılması diğerlerinin ise kontrollü olarak yıkılması gerekiyor
Mukayese yaptığımızda 1992'de 6,8'lik Erzincan depreminde ölü sayısının 653 gibi yüksek olmasının sebebi; 18 Kasım 1983 günü meydana gelen 5,8 şiddetindeki depremin can kaybına yol açmayan ama özellikle kamu ve yüksek binalardaki etkisi beklenenden daha fazla olmasıdır..
Yukarıda hikâyesini anlattığım Kız Sağlık Meslek Lisesi iki ayrı bloktan oluşuyordu. Dilitasyon dediğimiz iki ayrı blok arasındaki mesafe uygun olmadığından 1983 depreminde hasar almış, 1992 de ise bloklar birbirine çarparak yıkıma sebep olmuştu. Sonuçta onlarca kız öğrencimiz burada enkaz altında kalarak hayatını kaybetti...
Sonuç yine başa döndük.
Bütün binaların, özellikle deprem bölgesindeki yapı stokunun ciddi olarak elden geçirilmesi birinci sorumluluğumuzdur.
Prof. Dr. Ahmet Mete Işıkara’nın deyimiyle: “Türkiye’de nereye giderseniz gidin, deprem üretim odaklarıyla karşılaşırsınız, kaçarınız yok. Deprem gerçeğimiz ve depremle yaşamayı öğrenmeliyiz. Bunun için ev alırken ya da kiralarken, depreme dayanıklı mı, değil mi, araştırın. Oturacağınız binanın makyajına değil, esasına bakın… Unutmayın ki deprem öldürmez, binalar öldürür...”
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.