Kısıtlama sona ererken...

A -
A +
Bugün gerçekleştirilmesi beklenen kabine toplantısında ele alınması öngörülen kararlar ile ülke genelinde kısıtlamanın sona ermesi ve bütün iş yerlerinde 1 Haziran’da “tam açılma” ile yeni normalleşme dönemine girilmesi bekleniyor.
Yeni gündemimiz; eğitim, seyahat, toplantı ve ekonomiye kadar salgın dolayısıyla rotadan çıkmış önemli sahalarda bundan sonra nasıl bir yol üzerinden yürüneceği ortaya çıkan hasarın kısa sürede telafisi ve yeni şartlara nasıl uyum sağlayacağımız ile ilgili olacak.
Bu meyanda son günlerde erken seçim diye sıçrayıp duran, salgın süresince dişe dokunur bir fikir üretememekle birlikte iktidarı eleştirmede siyasi muhalefet de kendine yeni bir alan kurgulayacak. Bu dönem hükûmet için yapılanları, muhalefet de kendine göre yapılmayanları kullanmak isteyecektir.
Salgın süresince ara verilen eğitim-öğretim, ertelenen toplantılar, insanların bir arada bulunduğu işletmelerin faaliyetlerinin sınırlandırılması, seyahatlere getirilen kısıtlamalar, camilerde toplu olarak yapılan ibadetlerin evlerde yapılması ve nihayetinde ev-iş yeri-sosyal mekânlar arasında terazisi bozulan hayat düzenimizi yeniden ve tekrardan kurmaya başlayacağız.
Pandemi dolayısıyla kaybettiklerimizi toplarsak; psikolojimiz bozuldu, özgürlüğümüz sınırlandı, yakın can kayıplarımız oldu, çoğu sektörlerde ciddi sermaye kayıpları yaşandı ve sosyal ilişkilerimiz olumsuz etkilendi. 
Ölümün yakın olduğunu hissetmemiz hangi haneye yazılır? Bu durduğumuz yere ve bakışımıza göre değişir, ben bir artı olarak düşünüyorum, bizi daha diri tutar zira ne zaman, nerede ve nasıl geleceğinin belli olmadığını hatırlattı. Öte yandan bakınca bize direnç, psikolojik sağlamlık, sabır ve dayanıklılık, terk ettiğimiz insani ve evrensel değerlerin yeniden inşası için fırsat verdi.
Pandemi süresince “Aile içi şiddet” haberleri sanki ara verdi gibi. Ev içinde geçen sürenin uzaması aile bağlarını güçlendirdi. Muhtemelen evini otel gibi gören, eve sadece yemeye içmeye gelen, muhabbet ve sevgi fukarası anlayış iflas etti. İnsanı bencilleştiren modern dünyanın aile ve yuvaya verdiği hasarı pandemi onarmak için ikaz etti. Çünkü muhtaciyet ve muhabbet aile ile başlar. Hayatın dengesini ve anlamını ailesinde bulamayanlar zaten sokağın boş gezen boş kalfasıdır.
Koronavirüs sonrasında insanlığı, nasıl bir dünya bekliyor, bunu bilmiyoruz, yaşayarak öğreneceğiz.
Uzmanlar salgının çekilip giderken yerini “Depresyon, yalnızlık hissi, çaresizlik, ümitsizlik, kaygı ve panik hissi, yoğun korkular, sinirlilik, tahammülsüzlük, öfke patlamaları, aşırı zihinsel uğraşlar, uyku bozukluğu...” gibi sorunlara bırakabileceği yönünde uyarıyor.
Depresyon tehdidine karşı tavsiyeleri: “Hayat iki temel unsurdan; toplumun yapı taşı olan insan ve insanların arasındaki bağlantılar, yani ilişkilerden oluşur. İnsanlar birbirine bağlanarak kümeleri, aile, dernek, cemaat, spor kulübü, siyasal partiler vs. oluşturuyor. Hayatın devamı için herkes aralarındaki ilişkileri güçlendirmek ve aralarında kümeler oluşturmak zorunda.” İnsani ilişkileri sıklıkla kullananlar kalıcı ve güçlü hâle geliyor, yeteri kadar/sık kullanılmayanlar ise zayıflıyor, eleniyor ve yok oluyor.
Son günlerde, “salgının tesadüfen ortaya çıkmadığı ve dünyaya sil baştan nizam vermek isteyenler tarafından laboratuvarda üretilip dünyaya salındığı” konuşuluyor. Maksat gelişmekte olan ülkeleri ekonomik olarak çökertmek ise bizim de önceliğimiz toplumun ekonomik açıdan zayıf kesimlerini güçlendirmek olacaktır.
Ekonomik, siyasî ve sosyal kaos peşinde olanlara karşı en güçlü savunmamız, birlik olmak ve kendimizi birlik hissetmek olacaktır…
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.