Kavala olayında üçüncü taraf…

A -
A +

ABD Türkiye’de, uyumlu çalışacağı bir iktidar istiyor ve iktidarı değiştirme hedefiyle kargaşalık planını yoğunlaştırıyor. 10 büyükelçinin “Kavala” bildirisi de seçimler öncesindeki kaos planı içinde olduğu kanaati hâkimdir.

“Kavala” operasyonu, hem dışarıdan Türkiye’ye ayar vermeye kalkanları hem de iktidar, muhalefet ve gelişmelerden etkilenen tüm aktörleri test etti.  

Bildiri yayınlanıp, bütün gözler Erdoğan’a çevrildiğinde, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Türkiye’nin maruz kaldığı bu müstemleke muamelesi karşısında “Kavala denilen Soros artığıyla ilgili olarak Türkiye’yi âdeta burada mahkûm etmek istiyorlar. Dışişleri Bakanı'mıza söyledim, bizim bunları ülkemizde ağırlamak gibi bir lüksümüz olamaz. Türkiye’ye böyle bir ders vermek haddinize mi sizin?” diyerek kararlı bir tepki verdi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kararlı tutumuna, daha bildiriyi verenlerden cevap gelmeden CHP, DEVA ve Saadet Partisi ve sonra HDP'liler karşı çıktı.

10 büyükelçinin bir an önce istenmeyen adam ilan edilmelerinin ülkeyi yeni çıkmazlara götürecek, şiddetli mali ve iktisadi krizlere sebep olacağını söyleyerek “Cumhurbaşkanı’nın yapabileceği tek doğru şey, AİHM kararlarının uygulanması önündeki siyasi engelleri kaldırmaktır" diyerek mütecavizlerin yanında yer aldılar.

10 büyükelçiden cevap gecikmedi ve cevap tam da “Osman Kavala’nın bir malzeme olarak kullanıldığının teyidi idi.”

Bildiriyi veren ve bildirinin muhatabı olan her iki taraf da sonuçtan memnun ama memnun olmayan ve büyük hayal kırıklığı yaşayan bir üçüncü taraf var. Muhtemel bir siyasi kargaşadan nemalanmak isteyen “Türkiye batacak, Erdoğan gidecek” umuduyla 10 büyükelçiye alkış tutan içerideki bazı muhalefet.

Bu “Kriz Avcıları” bana uzun zaman önce, aralıksız yağan yağmurun balçığa çevirdiği yolda çamura saplanan ayakkabısını çıkarmak için uğraşırken bir yandan da lanetler savuran bir sarhoşu hatırlattı. Homurdanıp, çamurda debelenip dururken bir yandan da “Her yanımız çamur…  sallan sallan da yolumuzu bulalım!..”  diye kendisi için fırsat, toplum için ise felaketten ibaret bir deprem beklentisi içindeydi.

“10 Büyükelçi Olayı” yakın gelecekteki dış ve iç siyaset gelişmelerinde önemli bir belirleyici olacaktır. Yaşananlar, her kararı her icraatı dışarıya tasdik ettirmek ihtiyacındaki teslimiyetçi siyaset anlayışının iflasının ilanıdır. Muhtemelen gelişmelerden hasar alan muhalefet 10 büyükelçiye “yaptığınızı beğendiniz mi?..” diyecektir.

Öte yandan gelişmelerin Osman Kavala’nın geleceği için de karanlık olacağından endişe duyanlar asıl gelişmelerin Türkiye’nin Batı ittifakından kopma sürecini hızlandıracağından dem vuruyor.

Acaba hangi ittifakın zarar görmesinden endişe duyuyorlar? Bu nasıl müttefiklik ki, parası ödenmiş F-35’leri vermeyen, güney sınırımızda silahlandırdığı terör örgütlerine binlerce tır silah yardımı yapan, anlaşmaları hiçe sayarak adaları silahlandıran müttefiklerden mi?

Hayret bir şey!.. Bu “gönüllü kölelik” hastalığı nereye kadar?

Erdoğan’ın kararlı tutumu ile tarihî bir yanlışın düzeltildiğini vurgulayan MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin ifadesiyle; “Türkiye kum torbası değildir. Başına vurup ekmeğinin alınacağı bir ülke değildir. Küstahların eline de oyuncak olmayacaktır. 18 Ekim bildirisinden geri adım atılması anlamlıdır, yerindedir. Hiçbir dış güç bir daha ülkeler arasında kriz çıkarmaya tevessül etmemelidir…"

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.