Mahut sözleşmenin gelmesi de bela gitmesi de!..

A -
A +

Hafta içinde, Denizli’de yaşanan trajedide aile içi şiddet iddiasıyla evden uzaklaştırma kararı verilen koca, üç aylık çocuk annesi 18 yaşındaki eşini 5 kurşunla öldürerek kayıplara karıştı… Kocası tarafından öldürülen İrem şiddet gördüğü gerekçesi ile eşinden şikâyetçi olmuş ancak olaydan üç gün önce savcılığa giderek dilekçesini geri çekmişti…

Aynı günlerde Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmesine ilişkin Cumhurbaşkanı Kararı’nın iptali için Danıştay’da açılan davanın ikinci duruşması görülüyordu. Danıştay Savcısının kararın iptalini istediği davada, mahkeme heyeti ileri tarihte karar vermek üzere duruşmayı sonlandırdı.

HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, CHP Grup Başkan Vekili Özgür Özel, Kadınlar ve Çocuklar Derneği, SOL Parti, Yargıçlar Sendikası ve bazı barolarının “Fesih Kararı”nın iptali için açtıkları davaya konu olan “İstanbul Sözleşmesi” nedir?

Enflasyondaki artış, kontrolden çıkan kiralar, mülk fiyatları ve gıda krizi, ayak sesleri duyulan Suriye operasyonu gibi meselelerin arasında bir ‘oldubitti’ye getirilmek istenen bu dava konusu sözleşmeye tekrar yakından bakalım…

Cumhurbaşkanlığı İdari İşler Başkanlığı Hukuk ve Mevzuat Genel Müdürlüğü Anlaşmalar Daire Başkanı Emre Topal, feshin iptalini isteyenlerin "gayriciddi " olarak değerlendirdiği iddiaların arka planına bakmak gerek. Zaten “Fesih Kararı”nın iptali için dava açanlara bakıldığında durum vaziyet ortaya çıksa da şunu sorgulayalım:

Bu sözleşmede "Şiddete karşı kadınların hayat haklarının güvence altına alınma yeteneği var mı?” Yukarıda aktardığımız cinayetle sonlanan “uzaklaştırma olayı” bu sözleşme hükmüdür ve bu soruyu sorma hakkımız var.

Olayı geriye saralım;

Türkiye, 11 Mayıs 2011 tarihinde İstanbul Sözleşmesi olarak da bilinen "Kadına Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddetin Önlenmesine Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi"nin ilk imzacılarından biriydi. Ne oldu, nasıl oldu derken, Türkiye, 10 Şubat 2012 tarihinde Bakanlar Kurulu kararıyla onayladığı İstanbul Sözleşmesi'ne taraf oldu...

Aradan geçen sürede yaşananlar gösterdi ki, sözleşme de, 6284 sayılı kanun da aile içi şiddeti ve cinayetleri önleyemediği gibi “evden uzaklaştırma” gibi hükümlerle muhatara aileleri topun ağzına sürdü. Adalet Bakanlığı Adli Sicil İstatistiklerine göre son 5 yılda 1 milyon 973 bin erkek evden uzaklaştırma cezası aldı.

Evden uzaklaştırmaların alıp başını gitmesi karşısında tehlikeyi görenler ve Türkiye Aile Meclisi Başkanı Âdem Çevik’in “Bu durum ülkemiz için felaket, geleceğimiz için bir afettir" erken uyarısında bulunuyordu.

Çevik’in “1 milyon 973 bin yani 2 milyon kişinin evden uzaklaştırılması ülkemiz için bir millî güvenlik sorunu, geleceğimiz için bir tehdittir. Bu rakam, sadece evden uzaklaştırılan erkeklerin sayısıdır. Kadınları da saydığımızda 4 milyon, çocuklarını da hesaba katsak 5-6 milyon olur. Kadın ve erkeğin ailesi ve akrabalarını saymıyoruz. Bu durum ülkemiz için felaket, geleceğimiz ve ekonomi için bir afettir" uyarısı toplumda karşılık buldu.

İstanbul Sözleşmesi’ni referans alan 6284 yasası kadına şiddeti önlemek için çıktı ama uygulamalar gösterdi ki, Türkiye’nin yakın geleceği aynen İskandinav ülkeleri ve Fransa'daki gibi olmaktır.

Felaketin bir başka tarafı 2 milyon ‘Baba’yı şahit ve delil olmaksızın evden uzaklaştırmakla kalmıyor, taraflar diyelim üst katta ikamet eden anne babasının, kardeşinin yanına bile gidemiyor. Onlar gidemediği gibi anne ve babalar da tarafları uzlaştırmak için araya giremiyor. Böyle bir teşebbüste bulunurlarsa diğer tarafın şikâyet etmesi durumunda suç işlemekle itham edilip yargılanıyorlar.

Ailede başlayıp toplumu saran yangın karşısında duyarlı davranan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 20 Mart 2021 tarihinde müdahalesi ile aileyi koruma yasası olarak çıkan ancak aileleri yıkmaktan başka işe yaramayan "İstanbul Sözleşmesi”nden Cumhurbaşkanlığı kararıyla Türkiye’nin çekildiği duyuruldu.

Sözleşmeye geri dönmek isteyenlerin süslü laflarının arkası dağılmış aileler ve gözyaşı ile doludur. Doğruyu arayan rakamlarla yüzleşsin, rakamlar incitici olsa da gerçeği söyler. Ve incitme korkusu ile doğruyu saklamak dostluğa yakışmaz. Tabii gerçeğin peşinde olanlar için…

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.