Dinî söylem ve kriz çağı

A -
A +

Dünyada tüm fay hatları oynuyor. Sosyal, siyasal ve ekonomik olarak birçok bölgede çatışma hatları oluşuyor. Dünyadaki para bolluğunun sona ermesi gibi, siyasal alanda da hızlı bir darlaşma yaşanıyor. Amerikalı Siyaset Bilimcisi, Francis Fukuyama ''Tarihin, yani ideolojilerin sonu geldi, artık, liberalizm her yerde ve her şeye egemen" diyordu. Şimdi her yerde liberalizm can çekişiyor. ABD’de dinî ritüellerle süslü iktidarını her gün dünyanın gözüne sokmaya çalışan bir lider var. Avrupa’da ise aşırı sağın güçlendiği, göçmenlerin tehdit edildiği bir siyaset egemen olmaya başlandı. Fukuyama'nın belki de tek haklı olduğu yer ideolojilerin sonuna gelindiği iddiasıydı.

Evet ideolojiler ve büyük anlatılar yeni dünya düzeninde artık o kadar çok kitleleri cezbetmiyor. Teknolojideki hızlı değişim, sosyal medya ve internet, dünyamızı ve algılarımızı da değiştiriyor. Her şeye çok kolay ulaşım sağlıyor ve her şeyi çok hızlı tüketiyoruz. Kuşkusuz bundan nasibini dinler ve dinî hayat da alıyor. Dinî konularda insanlar kitabi bilgi ya da öğretime dayalı bilgiler yerine medyayı tercih ediyor. Videolar hızla seyrediliyor. Sosyal medya vaizleri ve hocalar çok daha fazla takip ediliyor. Dinî hayatımız ve dinî  bilgilerimiz de teknolojiye ayak uydurmaya başladı. İnsanlar artık dini, Kur’ân kurslarından, camilerden öğrenmiyorlar. Hatta din eğitimi veren kurumlarda bile ''dini kimden öğreniyorsunuz?'' diye sorulduğunda, ilk verdikleri cevaplar daha çok popüler hocalar oluyor. Bu konuda yaptığımız saha çalışmasında kimse ilahiyat fakültesindeki bir hocasının ismini vermemişti.  Sözün özü resmî, kurumsal dindarlık can çekişiyor. Bu yalnızca bize has bir durum da değil. İşin en ilginci tüm dünyada resmî ve kurumsal dindarlığa ilgi azalıyor. PEW Research Center’ın yaptığı çalışmalara göre söz gelimi en dinar ülkelerden biri olan ABD’de de kiliseye gitme oranları düşüyor. Son yıllarda, dinî hizmetlere düzenli olarak katıldığını söyleyen ABD'li yetişkinlerin oranında ciddi bir  azalma var. Yılda birkaç defadan fazla ibadethaneye gitmeyenler inanmadıkları için ibadethanelere gitmemezlik yapmıyorlar. Ya vaazları sevmiyorlar ya da belirli bir cemaate katılmak istemiyorlar. Kilise dışında ibadetlerini yapacakları ve kendilerini Tanrıya daha yakın hissedecekleri, bir başka yol bulduklarını iddia ediyorlar. Diğer bir deyişle dindar olmadıkları için kiliseyi terk etmiyorlar. Dindarlıklarını resmî ve kurumsal kimliğin dışında yaşamak istiyorlar. Kiliselerin, cemaatlerin dünyayı büyük anlatılar üzerinden okumaları onları cezbetmiyor. Hıristiyan kardeşliği, Hıristiyan dünyası onları ilgilendirmiyor. Bireysel olarak Tanrıya yakın olmak, manevi dünyalarını diri tutmak onlara yetiyor. Eskiden olsa hemen ''sivil dindarlık güçleniyor'' derdik. Oysa bu sivil dindarlık falan da değil. Çünkü kilise dışında bağımsız kiliseler oluşturmuyorlar, cemaatleşmiyorlar. Dini bireysel olarak yaşamayı tercih ediyorlar. Bunların çoğu daha eğitimli, erkek ve demokratlardan oluşuyor.(*) Orta sınıf ve eğitimli insanlar Kiliseden ve kurumsal dindarlık formlarından uzaklaşıyor. Kiliseye gitme yaşı yükseliyor. İşin doğrusu resmî, kurumsal ve cemaat yapılarına karşı Batı’da güven hızla düşüyor.             *** Peki bizde nasıl? Öncelikle PEW kadar sürekli ölçüm yapan bir kurumumuz olmadığından bu konulardaki verilerimizin oldukça yetersiz olduğunu belirtmeliyim. Bizde PEW gibi dinî hayatı sürekli veriler üzerinden takip eden kuruluşlar olmadığı gibi anketler de yapılmıyor. Yine de camiye gitme ve FETÖ sonrası dinî grup ve cemaatlere olan güveni ölçen birkaç çalışma bulunuyor. En son '2107 MAK’ danışmanlığın “Türkiye'de Toplumun Dine ve Dinî Değerlere Bakışı” konusunda yaptığı bir anket var. Bu ankete göre zaman zaman ''vakit namazlar dâhil camiye gidiyorum'' diyenlerin oranı %13... ''Cuma Namazları ve Bayram Namazları ve bir de Kandil Günlerinde camiye giderim'' diyenlerin oranı ise % 32. Diyanet 2014 yılında hazırladığı “Türkiye'de Dinî Hayat Araştırması” verilerinde camiye gidenlerin sayısını %42,5 olarak bulmuştu. Eğer bu rakamlar doğru ise 2014 ile 2017 arasında bayağı bir düşüş olduğu görülüyor. Beş vakit camiye giden daha mı dindar? Bunu söylemek çok zor. Batı’da pazar ayinlerinin sürekli müdavimi dindar kabul ediliyorken bizde camiye gideni daha laik görecek camiye gidenden daha dindar olduğunu iddia edecek topluluklar da çıkabiliyor. Bu yüzden camiye gitmenin dindarlık belirtisi olup olmadığından daha çok dinî tipolojideki değişimlerle ilgileniyoruz. Buna göre aslında Türkiye’de dinî tipolojide ciddi bir değişim gözlemleniyor. Geleneksel dindarlık biçiminde ciddi bir erime var. Diyanet ve camiler konusunda AK Parti ile birlikte oluşan olumlu hava aynı biçimde camilere yansımıyor. Resmî ve kurumsal dindarlık Türkiye’de de ciddi biçimde erozyona uğruyor. AK Parti hükûmeti dindar ve mütedeyyin insanlardan çok fazla destek alsa ve dinî  kurumları güçlendirse bile, gençlerin dinî bilgileri üzerinde kurumlar etkili olamıyor. Buna karşılık sivil dindarlık alanı mı genişliyor? Tıpkı Batı’da olduğu gibi elbette hayır, cemaatlere karşı mesafeler de hızla artıyor. Özellikle de FETÖ sonrası insanların dinî topluluklara ve cemaatlere yönelik ilgisinde de ciddi bir azalma var. Yine MAK’ın anketine göre toplumun büyük çoğunluğu cemaatlerin hem denetlenmesini istiyor hem de bu konuda olumsuz bir kanaate sahip olduğunu ifade ediyor.  FETÖ sonrası dinî hayatın bireyselleşmesi çok daha hızlanmış olabilir. Din bireyselleşiyor. İnsanlar metafizik olarak ilahi olanla bağını koparmıyor ama gelenekle ya da cemaatlerle de ilgilenmiyor. Bunun sosyolojisi üzerinde çok fazla düşünmüyoruz. Şimdilik hem FETÖ travması tam olarak atlatılabilmiş değil hem de dinî hayatımız üzerinde çok fazla kaygılar taşımıyor olabiliriz. Fakat ilerleyen süreçte  gençlerin dinî geleneksel yapılarla olan mesafelerinin daha hızlı açılacağını söylemek yanlış olmayacaktır. Yalnızca camiler değil muhtemelen dinî geleneğin tüm alanlarına karşı bir cehaletle karşı karşıya kalabiliriz. Çünkü hem FETÖ ve DEAŞ gibi yapıların dinî dünyaları hem de medyada konuşulan din dili gençleri geleneklerden dışarı doğru itiyor. Yeni nesillere din dili olarak ne vadediyoruz? Ya kafa kesen, şiddet ve kan akıtan bir din ya da 14 asır geçtiği hâlde hâlâ anlaşılmayan bir din. Diğer bir ifadeyle tam bir kaos. Uçan bir balonda düşme tehlikesi karşısında eline geçen her şeyi aşağı atan bir baloncu gibiyiz. Selefîler tüm gelenekten, kelamdan ve tasavvuftan kurtulmaya çalışıyorlar. Onlara göre İslam’da olmayan bu bidatlerden kurtulursak imanımızı kurtarabiliriz.  Batınî-ezoterik gruplar da fıkıh, kelam ve akıldan kurtulursak imanımızı kurtaracağımızı söylüyorlar. Postacı din yorumunu savunlar da hadisleri, sünneti, kelamı, tasavvufu ve fıkhı atmamızı istiyorlar. Mealciler, Selefiler, Batıniîler-ezoterik kült grupları hepsi dinî geleneğe karşı bir savaş açmış durumdalar. Metinlerin anlamını idrak etmek için gerekli olan mekân, zaman, bağlam, niyet ve maksat gibi şartları ihmal ederek geleneği tahrif ediyorlar.       *** Bu dinî bilgideki kaos ortamında gençler DEAŞ ya da FETÖ gibi gruplara daha kolay kanıyorlar. Çünkü çağ güven ve kesinlik çağı. İnsanoğlu her zaman güven ve emniyet peşinde koşar. Güvenin ve emniyetin olduğu bölgelere göç eder. Şimdi hem DEAŞ hem de FETÖ gibi yapıların kirli yüzleri ortaya çıktı. Nereye gidecekler? Kime ya da kimlere güvenecekler? Televizyonda magazinleştirilen, dinî  metinlerde hata ve yanlış bulma yarışlarının düzenlendiği bir geleneğe nasıl inanacaklar? Rahmetli Cemil Meriç, “Üslubun kimliğindir” derdi. Dinî konuları konuşan entelektüel, yazar ve gazetecilerin din dili gençlerin ruh ve zihin dünyasında nasıl bir din resmi çiziyor dersiniz? Dinî konuşmanın makul bir dili yok mu? Geleneğin hırpalandığı, aşağılandığı ya da tersine zamanın yorumlarının kutsallaştırıldığı bir din dilinden daha makul, anlaşılabilir, çağa hitap eden ama geçmişle olan bağını da ihmal etmeyen bir din dilini nasıl inşa edebiliriz? Namaz kılmayanı hapsedecek misin, diye sormak yerine bu gençleri namaza nasıl çağırırız diye endişelenmek gerekmiyor mu? Gelenekle makul bir bağ kurarak hem bu topraklara ait olan hem dünyaya söyleyecek bir sözü olan bir gelecek inşa etmeyi başarmalıyız.  Yoksa bir nesil daha ağır din tartışmalarının bombardımanı altında helak olacak... ..... (*) http://www.pewforum.org/2018/08/01/why-americans-go-to-religious-services/.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.