Yedirmezler!

A -
A +

Onlar için önemli olan rejimin adı değildir; isteklerine boyun eğen yöneticilerin adıdır. Bugün size demokrasi diye tutturabilirler ama kendi göbeklerinde demokrasiyi rafa kaldıran ülkelere destek olabilirler.
Önemli olan çıkardır.
Eğer tüketiciye ihtiyaçları varsa bahar havasında devrimlerle yeni tüketici toplumu oluşturmaya çalışılır. Yok, eğer tüketici değil de enerjiye ihtiyaçları artıyorsa, darbe ve diktatörlük birinci tercihleridir.
Mısır'a bakın mesela. Muhammed Mursi millî ekonomiden dem vurmasaydı Sisi darbe yapabilir miydi? Mısır halkını tüketim çılgınlığına batırıp gümrük kapılarını Batı'ya sonuna kadar açsaydı Sisi kimin işine yarardı.
Güçlü bir iktidar ve millî politikalar en korktukları yönetim biçimidir.
Mesela pijama ile karşılanan bir Başbakan modeli en sevdikleri yönetim biçimidir. Her türlü isteğe boyu eğen, para dilenen, paraya boyun eğen liderler ararlar. Ukrayna'ya bakın şimdi: Devrimi ile aslında Batı'nın bir para dilencisi olduğunu görebilirsiniz.
Türkiye, Irak enerji iş birliği ile karşılıklı ticarette yüzde 20 pay almanın eşiğine geliyor. Derhal içeride ve dışarıda operasyonlar başlıyor. Masabaşlarında "yüzde 20 neyinize, yüzde 3 yeter size" diyorlar. "Yüzde 3'e razı olmazsan yakılır yıkılır memleketin bak" demektir son oyunlar.
Türkmenistan gazını almak için 20 yıldır çalışıyor bu ülke. Şu anda 400 doların üzerinde bir fiyatla aldığımız doğalgaz var. Türkmenistan gazı bu fiyatın yarısına geliyor. Kim başardı bunu: Güçlü siyasal iktidar.
O zaman devrilmeli bunlar...
Ülkesinin çıkarları için dışarıya ödenen faturaları ucuzlatanlara ağır fatura ödetmek isterler. Kim yapar bunu: 'Pijamalı medya'. Eski günleri özler, bağlı oldukları merkeze hizmetlerini sunarlar. Yakıp yıkanları destekler, meydanda siyaseti kötülerler. Ölümler ve kan ile ülke kaybetsin, zayıflasın diye çalışırlar ağababalarına.
Paralel medya da saldırılarını ucuz gaz üzerine kurar. Nerede ucuz enerji var ve bunu kiminle, hangi kurumla almaya çalışıyorsak oralara saldırırlar durmadan. Tek hedefleri vardır: Türkiye kaybetsin, zayıf kalsın, muhtaç olsun, dilenciliğe geri dönsün.
İran ile ambargo döneminde Türkiye kısmen ticaretini sürdürdü. Ve o ticareti sürdürenler de operasyonlarla sürüldü; yok edildi. Hem de onların uçağından hiç inmeyenler yaptı bunu. Dost gözükenler yani. İran'la ticaretin merkezindeki kurumlarda operasyona uğradı ve saldırı devam ediyor. Ama dün gazetemizde verdiğimiz haberde gördüğünüz gibi Almanya, İsviçre ve İtalya o dönemde İran ile ticaret anlaşmaları imzalamışlar.
Kısaca güçlü bir siyaset, güçlü bir Türkiye istenmiyor bu bölgede. Bu çok açık. Ucuz enerjiyi bize yedirmek istemiyorlar. Millî ekonomi olmasın istiyorlar. Gümrük Birliği tartışmaya açılmasın, Türkiye açık pazar olarak boyun eğsin istiyorlar.
"Mülteci iadesini imzalayın vizeler kaldırılacak" diyen Avrupa Birliği yine sözünde durmadı ama bunu sorgulayan bile yok. Ama hiçbir sözünde durmayan AB'nin bize yazdığı ilerleme raporunu sahiplenenler de bizim içimizde yaşıyor.
Soran iktidar değil, boyun eğen siyaset istiyorlar. Ülkesine değer katan değil, ülkesini satan iktidar istiyorlar. Ucuz enerji, büyük üretim, yeni güç istemiyorlar bu çok net.
Ne istiyorlar?
"Özal gitsin, bakın ne güzel olacak her şey" demişlerdi eskiden. Şimdi de aynısını istiyorlar; "Erdoğan gitsin, bakın ne güzel olacak her şey" diyorlar. Kısaca 1991-2001 yılları arasındaki Türkiye'yi geri istiyorlar.
Yeni Türkiye'yi değil, eski Türkiye'yi istiyorlar.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.