İNSANOĞLU VE EŞYANIN HAKİKATİ…

A -
A +
“İnsanoğlu eşyanın hakikatini ne zaman öğrenebilecek?..”

Türkiye’nin önemli münevverlerinden biri olan rahmetli Ömer Öztürkmen böyle sual ediyordu 2008 yılının Haziran ayında…

Hiç şüpheniz olmasın; 1890’da, 1421’de, 957’de, 693’te de bu suallerle meşgul idi insanoğlu…

Mesela, ucunu bucağını kestiremediğimiz, dipsiz bir kuyu olarak adlandırdığımız “Atomaltı Dünyası” hâlâ meçhulümüz. Atomaltı Parçacıklar, yani “Kuarklar”ın insan mantığına ters gibi gözüken, daha doğrusu açıklanamayan hareketleri insanoğluna hâlâ meydan okuyor. Misal; dünyanın en özel iki büyük laboratuvarı “Cern” ve “Fermilab”, yıllardır bir protonun hakkından gelebilmiş değiller...

İşte burada da “eşya” ve “eşyanın hakikati” devreye giriyor. Muhbir-i Sâdık, yani “hep doğru söyleyici” Peygamber Efendimiz, "Allah'ım bana eşyanın hakikatini göster" diye dua ediyordu. Belki de aradığımız suallerin cevabı çok yakınımızdadır, kim bilir…

Bilim insanları, madde ve anti maddelerin sınırını öğrenmek, çözümlemek için yıllardır iki protonu çarpıştırmaya çalışıyor. Bu durum öyle bir hâl almış ki, Pozitif Bilimler ile ya da daha doğrusu pozitivizm ile alay eder gibi bir hâlleri var. “Aslında aklımızla alay ediyorlar” diyerek meseleye açıklık getiriyor Ömer Öztürkmen ve ekliyor “galiba bunun içindir ki teorik fizikçilerin çoğu ‘aklın dışında da bir bilgi alanı var’ demek zorunda kalıyorlar…”

Fransız Filozof Alain (Émile-Auguste Chartier) bu duruma farklı bir bakış açısı geliştirerek; "nazarımda bütün deliller şerefsizdir…" diyor. Haksız da değil hani bir manada…

İşte bu yüzdendir ki bir bakıma, son asır teorik fizik bilginleri Heisenberg'in indeterminist ilkesini benimsediler ve bu minvalde yollarına devam ediyorlar. Ya da başka bir deyişle; Holografi, Sicim teorisi ve Kuantum, bizi aklın mengenesinden kurtarmış, özgürleştirmiş, inanç âlemimizi zenginleştirmiştir.

Son olarak noktayı şöyle koyuyor rahmetli Ömer Öztürkmen: “İnsanoğlu aklın sınırları içinde kaldıkça kozmik trajediler yaşamaya mahkûm. Aklı inkâr mı edeceğiz? -Asla! Ancak kalbimizin sesini dinlemeden tek başına akıl yoluyla ancak buraya kadar gelebildik. Neyse eşyanın hakikatini öğrenebilmemiz için kıyamete kadar yolumuz (!) var. Gelin hep beraber Sevgili Peygamberimizin duasını tekrarlayalım: "Allahım, bize eşyanın hakikatini göster…"
 
           ***
 
Kelâm-ı kibar: “Kişinin kelâmı, aklının beyânı, faziletinin tercümanıdır…”
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.