O-ku-mu-yo-ruz!..

A -
A +
Her an her yerde… Bir şekilde okumaya fırsat vermek. Vakit ayırın demiyorum. Okumaya bir fırsat verin. Sonrası zaten bir şekilde gelecektir. Okumak kişiyi geliştirir, birey olarak araştırmacı kimliğinize katkıda bulunur. Yemek yemek nasıl bir ihtiyaç ise okumak da istek olmaktan çıkmalı, ihtiyaç hâline dönüşmeli. Zira, düşünmeyen bireyler her daim esaret perdesinden bakarlar hayata; açıp yüzleşmezlerse kitapların sayfalarıyla...
Bu yazımda, araştırmacı-gazeteci rahmetli Harun Yerebakan’ın yaptığı “O-ku-mu-yo-ruz!..” başlıklı haberinden yola çıkarak bir derlemeye yer vermek istiyorum.
Türkiye'de maalesef her geçen yıl kitap okuma alışkanlığı düşüyor. Son yıllarda yapılan araştırmalar, Türk toplumunun sosyal, ekonomik ve siyasi şartlarında önemli değişiklikler olmasına rağmen; kitap, gazete, dergi ile arasının iyi olmadığını, toplumumuzun okumayı bir alışkanlık ve hayat tarzı hâline getirmediğini gösteriyor. Türkiye'de kitap okuma oranı yalnızca yüzde 4-4,5 arasında. Japonya'da bir yılda yaklaşık 5 milyar kitap basılırken, Türkiye'de bu sayı yalnızca 25 milyon civarında. Yani, Türkiye'de bir yılda basılan kitap, Japonya'da neredeyse bir günde basılıyor.
Araştırmalar, Türkiye'de okur-yazar nüfusun yüzde 86 olmasına rağmen, kitap okuyan nüfusun hızla azaldığını gösteriyor. Ankete göre kitap okumayı en çok televizyon ve akıllı telefonların engellediği ortaya çıkıyor. Daha sonra okumama alışkanlığının sebebi olarak 'okul eğitiminde okuma alışkanlığının yeterince verilmemesi' gösteriliyor. Türkiye nüfusunun yüzde 95'i televizyon seyrederken, yüzde 5'i de televizyon seyretmenin yanı sıra kitap da okuyor. Kısaca; Türk toplumunda televizyon ve akıllı telefonlar, okumayı ikincilleştirdiği ortaya çıkıyor.
Türkiye'de bir yılda yayımlanan kitap sayısı, İngiltere'nin 10'da biri, Almanya'nın 7'de biri, İspanya'nın 5'te biri, İtalya'nın 4'te biri... Japonya'da yılda kişi başına 25 kitap, İngiltere'de 12, ABD'de 8, Fransa'da 7 kitap basılırken, Türkiye'de 12 bin 89 kişiye bir kitap düşüyor. Araştırmalarda, Birleşmiş Milletler'in İnsani Gelişim Raporu'nda 173 ülke arasında Türkiye'nin Malezya, Libya, Ermenistan gibi ülkelerin arasında 86. sıraya düşmesinin sebebi olarak, öncelikle kişi başına bir yılda basılan kitap sayısının düşmesi gösteriliyor.
Ülkemizde bin kişiden sadece birinin kitap okuduğunu ortaya koyan araştırmalar utanç verici rakamlarla dolu. Gençlerin yüzde 70'i ise hiç kitap okumuyor. Çocuk Vakfı'nca yapılan "Türkiye'nin Okuma Alışkanlığı Karnesi" araştırmasında, temel ihtiyaç maddeleri sıralamasında Türkiye'de kitabın 235. sırada yer aldığı, kitap için yılda kişi başına 45 cent harcandığı ve genel olarak düzenli kitap okuma alışkanlığı oranının binde 1 olduğu belirlendi. Araştırma sonuçlarına göre, Türkiye'nin temel okur-yazarlık düzeyinin iyi durumda olduğu fakat, ilköğretimin 6. sınıfından itibaren okuma ilgisinin azaldığı, okullarda program dışı okuma etkinliklerine çok az yer verildiği, çocuk kitapları, gazete ve dergilerden yararlanma oranının çok düşük olduğu, köy çocuklarının yüzde 60'ının ilköğretimde ders kitabı dışında kitap okumadan mezun olduğu tespit edildi.
Türkiye'de yaklaşık 2 bin 300, Almanya'da 10 bin 531, Fransa'da 13 bin 924 ve İngiltere'de 12 bin 324 halk kütüphanesi bulunuyor. Araştırmaya göre, Türkiye'de nüfusun yüzde 40'ının hayatı boyunca hiç kütüphaneye gitmediği, yüzde 31'inin birkaç kez gittiği, mevcut 2 bin 24 kütüphaneye gidenlerin ise sadece yüzde 8'inin kitap okumak amacıyla gittiği kaydedildi. Türkiye'de televizyon yayınlarının başladığı 1968-2005 yılları arasında çocuk ve gençlik yayınlarının çeşidinde sürekli artış olduğu, televizyon sonrası gazetelerin kitap kültürüne katkısı azaldığı belirlendi. Türkiye'de haftalık televizyon seyretme süresi 25 saatin üzerinde olduğu ve televizyonun gazete okumayı yüzde 25, dergi ve kitap okumayı da yüzde 24 civarında azalttığı belirtildi. Son yıllarda artan bilgisayar teknolojisi sayesinde kütüphanelere gidenlerin sayısında daha da düşeceği belirtiliyor.
Umudumuzu kaybetmedik. Gün gelecek hem kütüphanelerin eşiklerini aşındıracağız, hem de aynı anda iki üç kitap okur hâle geleceğiz. Umudunuzu diri tutun, besleyin ve okuyarak ona şefkat aşılayın…
Alexander Graham Bell’e atfen espri mahiyetindeki caps’te denildiği üzere: “Kitap okumak telefonunuzun pil ömrünü uzatır…”
Unutmayın, ilk emir “ikra”, yani “oku” idi. Okuyalım... Ve dahi, ilim bir nokta idi, cahiller onu çoğalttı. O vakit, câhilliğimizin de hakkını verelim değerli dostlar. Vesselâm…
           ***
Kelâm-ı kibar: Âlimlerin ziyneti; bilmiyorum demektir. Cahiller, atar atar söyler. Âlim, her kelimeden korkar, vesika bulmadan söyleyemez. Her suale cevap vermek, bir âlim için ahmaklık işaretidir.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.