DIŞ MİHRAKLAR VE TÜRKİYE’NİN HÂL-İ PÜR MELÂLİ…

A -
A +
Uzun zamandır yakînen takip ettiğim bir isim var. O günden bu yana yapmış olduğu analizler ile ezberleri bozuyor, söylenmek istenip de hep kulak ardı edilen meseleleri dillendiriyor. Liberal bir tez ile çıkarımlarını yapıyor, temellendiriyor… Kısaca; her söylediğini “hesap verilebilirliğin” çerçevesinde dile getiriyor. Görüşleri uç noktalarda gibi gözükse de bu ismi iyi dinleyip söylediklerini kulağa küpe yapmak gerekiyor. Bazıları, onu; bilime körü körüne saplantılı bir isim olarak adlandırıyor, kimileri ise hiç kimsenin dillendir(e)mediği tezleri ortaya koyarak kendilerine tercüman olduğunu söylüyor. Görülen o ki alışılmışın dışındaki söylemleri bünyelere tesir etmiş gibi görünüyor. Kimden mi bahsediyorum? Prof. Dr. Özgür Demirtaş… Sabancı Üniversitesi Finans Kürsü Başkanı, Ekonomist… Prof. Dr. Demirtaş’ın son günlerde gündem olan “dış mihraklar” söyleminden yola çıkarak bu görüşleri yazımda aktarmak istiyorum. Geçtiğimiz haftalarda CNN Türk'te Ahmet Hakan'ın sunduğu Tarafsız Bölge'de dövizdeki yükselişin sebebi tartışıldı. Sebepler arasında gösterilen ve herkesin diline pelesenk ettiği “dış mihraklar” tezi dört beş dakikada yerle bir oldu. İyi ki de öyle oldu. Yoksa müteaddit defalar parmakla gösterilen ama üzerinde herhangi bir şey yapılmayan o “dış mihraklar”dan beslenmeye devam edecektik. Ayağımız o taşa hep takılıyor ama nedendir bilinmez, taşı alıp da kenara atan yok! Prof. Dr. Özgür Demirtaş’ın dediği gibi; dış mihraklar yok mu? Elbette var… Var olmaya da devam edecek. Bunun önüne geçmek zor. Ancak burada önemli olan, dış mihrakların var olmasına rağmen size bir şey yapamaması. Bunu nasıl sağlarız? Elbette ki bunun yolu güçlenmekten geçiyor. Prof. Dr. Demirtaş’ın da dediği gibi; gelişmiş ülkeler; güçlü oldukları için özgür değiller, özgür oldukları için güçlüler… Fikri hür, vicdanı hür bireyler yetiştirmeliyiz. İşin kolayına kaçmamalıyız. “Dış mihraklar var, biz onun için güçsüzüz” demek yerine, “biz güçsüz olduğumuz için dış mihraklar bizimle uğraşıyor” demeliyiz ki, problemin adını tam olarak koyalım ve neticeye ulaşalım. Dolayısıyla yapısal reformların hayata geçirilmesi ve uygulanabilir bir metot dâhilinde sürdürülebilirliğinin sağlanması bu açından önemli.   Bertaraf ol ey Dış Mihrak!   Peki; bu dış mihrakların, sınırların ötesine nasıl atabiliriz? Örneğin, Fen Liseleri açmasını dış mihraklar engelleyebilir mi? Engelleyemez… Türkiye’nin şeffaflaşmasını dış mihraklar engelleyebilir mi? Engelleyemez… Türkiye’nin kurumlarının bağımsızlaşmasını dış mihraklar engelleyebilir mi? Engelleyemez… Türkiye’nin, dünyanın en mükemmel ve özgürlükçü, liberal anayasalarından birini yapmasını dış mihraklar engelleyebilir mi? Engelleyemez… N’apar bu dış mihraklar? Darbe yapmaya çalışabilirler… Darbe yapanlara destek olabilirler… Askerî saldırıda bulunabilirler… Ajanlarını ülkelere sokabilirler… Toplumunuzu kışkırtabilirler… Fakat sizin daha iyi bir ülke hayalinize ket vuramazlar. Uygulamanıza engel olamazlar… Siz güçlü olursanız bu dış mihraklar pılını pırtısını toplayıp giderler. Bağlantılı olarak Prof. Dr. Özgür Demirtaş’tan aktarımlarımıza devam edelim. “Dünyanın en sevilmeyen ülkesi ABD… Peki, bu ‘dış mihraklar’ ABD'ye bir şey yapabiliyorlar mı? Yapamıyorlar… Peki neden? 18 trilyon dolarlık ekonomi, dünyanın rezerv parasının sahibi, dünyanın en fazla patent başvurusunun yapıldığı yer, Mars'a insan indirmeye yaklaşmış en yakın ülke… İşte güçlenmiş dış mihrakları olmasına rağmen bir şey yapamıyor…” Dünyamız var oldukça mihraklar da varlığını sürdürmeye devam edecek. Burada önemli olan, bu mihrakları defaatle dile getirmektense, bunlara karşı güçlü bir yapı inşâ edilmesidir. Özgür hocanın da tekrar ettiği gibi, “bizimle uğraştıkları için biz güçsüzüz diyoruz. Bu bir argüman. Ben de diyorum ki: Biz güçsüz olduğumuz için bizimle uğraşıyor olabilirler. Buna karşı güçlü olmaya çalışmalıyız…” Umarım, bu ülkenin ileri gelenleri, münevverleri, siyasileri, âkil insanları bu meselelere “evet, bir de meseleye bu açıdan bakalım” diyebilirler. Ezberleri bozup, yeni şeylerin söylenmesinin ve üretilmesinin vakti geldi de geçiyor.   Dün dünde kaldı cancağızım…   Birkaç istatistikî veri aktarmak istiyorum. Singapur’da kişi başına teknolojik ihracat 25.000 dolar seviyelerinde. Türkiye’de ise kişi başına teknolojik ihracat sadece 22 dolar (!) -Demek ki Ar-Ge ve inovasyon yapamıyor, bizi üst kademeye taşıyacak yüksek teknolojili ve katma değerli ürünleri üretemiyoruz. Bu durumu da ‘Orta Gelir Tuzağı’ ve tuzaktaki patinajımız ile açıklayabiliriz.- Konumuza dönecek olursak; gelgelelim güzel Türkiye’mde teknik direktör maaşı 4.000.000 dolar (!) Sizce de bi’şeyler yanlış gitmiyor mu? Başka bir veri de şöyle diyor bizlere: Türkiye’deki tüm Devlet Üniversitelerinin bütçesi 23 milyar TL… Gelelim ABD’ye… Sadece Harvard Üniversitesi’nin net varlığı 155 milyar TL… Netice olarak; Cumhurbaşkanımız sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın da her fırsatta dile getirdiği gibi: “Dün dünde kaldı cancağızım, yarın için bir şeyler söylemek lazım… O yavrularımız çok daha farklı yetişmek durumunda. Eğer ben oğlumu, torunumu bilimde, sanatta her alanda çok daha ileri götürebiliyorsam kendimi çok daha başarılı bir baba ve dede olarak görebilirim. Eğer götüremiyorsam o zaman başarısızım, olaya böyle bakacağız. Onun için bizim bir günümüz diğerine eşit olmamalı. Dün bugünden geri kalmalı. Yarın bugünden çok daha ileri olmalı. Kişi başına millî gelirin 25 bin doların üzerine çıktığı bir Türkiye, muasır medeniyetler seviyesinin üzerine çıkmış olacaktır…” Velhâsıl; artık Türkiye için yeni şeyler söyleme vaktidir… 
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.