Sabahattin Ali: Hüznün doruktaki ifadesi…

A -
A +

Mutlu olamıyoruz… Mutluluğun tanımını yapacak ne felsefî ne de edebî bir derinliğim var! Fakat hatırlıyorum da Sabahattin Ali'nin bir köpeği vardı. Adı da 'Bahtiyar' idi. Öyle yanında dolaştırıp besleyip büyüttüğü, ayaklarının dibinde yatan bir köpek değil elbette bu. Öyküsüne başlık olmuş bir köpeğin adı idi Bahtiyar…

Ve “Bahtiyar” olmayı bir kelpte aramanın öyküsüdür bu…

Sabahattin Ali, yazmış olduğu 'Bahtiyar Köpek' adlı öyküsünde o kadar güzel işlemiş ki mutluluğu… Mutlu olmak için çeşitli sebepler arıyorsunuz okumanız bitince. Bu yüzden Sabahattin Ali; bende, 'hüznün' -mutluluğun- ifadesidir. O, bahtiyar olmayanların, bir türlü mutlu olamayanların sözcüsüdür bir manada…

Sabahattin Ali, 'Bahtiyar Köpek' adlı öyküsüne şöyle bir girizgâh yapar:

 

'Niçin hep acı şeyler yazayım? Dostlar, yufka yürekli dostlar bundan hoşlanmıyorlar. 'Hep kötü, sakat şeyleri mi göreceksin?' diyorlar. 'Hep açlardan, çıplaklardan, dertlilerden mi bahsedeceksin? Geceleri gazete satıp izmarit toplayan serseri çocuklardan; bir karış toprak, bir bakraç su için birbirlerini öldürenlerden, cezaevlerinde ruhları kemirile kemirile eriyip giderlerden; doktor bulamayanlardan; hakkını alamayanlardan başka yazacak şeyler, iyi güzel şeyler kalmadı mı? Niçin yazılarındaki bütün insanların benzi soluk, yüreği kederli? Bu memlekette yüzü gülen, bahtiyar insan yok mu?'' 

 

Böyle başlar öykü… Sonunda da köpeğin etsel(!) zevk ve sefâsıyla sonlanır. Sabahattin Ali'nin -bir nebze de olsa- mutluluğudur bu. Ona karşı 'neden bu kadar karamsarsın?' sorusuna en iyi cevaptır aslında…

Ne diyordum; 'Mutlu değiliz...'

En az Sabahattin Ali'nin kaleminde yakalayabilsek bahtiyarlığı o zaman kelebeğin kanatlarını çırpa çırpa uçtuğunu göreceğiz belki de…

Mesela, mutluluktan öte iç huzuru, dinginliği yakalama lazım. Müspet düşünüp, her daim hüsnüzan etmeli… Suizan edecek kadar ilim sahibi değiliz diye düşünüyorum. Zira, suizan; yanlış karar vermeye sebep olur. İnsanların gizli şeylerini araştırmak zaten çok kötü bir huy… Kusurları görmemek, münakaşa, haset ve düşmanlık etmemek gerek. İç huzur ve dinginliğin formülü budur… Ve bu, kozayı örmeye benzer. Onu saracaksınız ki ancak korunabilsin. Güvenmediğiniz bir şeye nasıl sarılacaksınız? Mutluluğu tadıp acıya yelken açmaktansa, acıyı hissedip mutluluğu yakalamaktan yanayım. Çünkü acılar olgunlaştırır bizi. Hatırımızda kalanları bir hatırlayın. Onlar akıllarda yer etmenin hüzünden geçtiği bir yoldan ulaştılar bize. Belki de 'The Secret' tarzı kitap ve yaklaşımlara inat, hüzünler ile beslediler bahtiyar köpeklerini…

Karamsar değilim. Yanlış anlamayın…

Sadece karamızı saracak gizin sırrını tahlil etmekle meşgulüm. 

Gerisi mi? 

Gerisi 'Hüznün Doruktaki İfadesi: 'Mutluluk.''

                         ***

 

Sabahattin Ali 111 yaşında!..

 

25 Şubat 2018 Pazar… Ve Sabahattin Ali, bugün itibariyle 111 yaşında… 1907 yılında doğan Sabahattin Ali’yi anmadan geçemezdim. Onu solcu olarak niteleyebilirsiniz. Ama içten içe dindar bir kişi olduğunu da es geçmemenizi salık veririm. 1926 senesinde Gavs-ül-a'zam, Seyyid Abdülkadir-i Geylani hazretlerine ithafen yazdığı “Nefes” adlı şiiri okuyunca siz de hak vereceksiniz.

 

Kalplere serptiği kıvılcımlardan
Bir ışık yanıyor ya Abdülkadir…
Gönüller zâtını bize aşk sunan
Bi ilâh tanıyor ya Abdülkadir…

Bilirsin gönlümün ne duyduğunu
Karşında tekrara hacet yok bunu
Benliğim önünde ululuğunu
Daima anıyor ya Abdülkadir…

Başımız önünde geliyor yere
Işıklar dağıttın sen gönüllere
Pak tarikatına giren bir kere
Seni nur sanıyor ya Abdülkadir…

Ulviye nuruyle bizleri besle
Uğrunda ölelim biz de hevesle
“Sabah”ın kalbi bu taze “nefes”le
Beraber kanıyor ya Abdülkadir…

 

                  ***

 

Aldırma Gönül…

 

Sabahattin Ali, Atatürk’e hakaretten dolayı yargılanmış ve 1933 senesinde Sinop Hapishanesi’nde yatmıştır.

Ve “Aldırma Gönül” şiirini de burada yazmıştır.

Mahpushaneye düşmesine sebep olay ise Konya’da zuhur etmiştir. Konya'da öğretmenken, bir dost sohbetinde söylediği bazı sözler sebebiyle, bir öğretmen arkadaşı tarafından devlete ihbar edilmiştir Sabahattin Ali… İhbar eden kişi ise 90'lı yılların meşhur Atatürkçüsü Cemal Kutay'dır!

Ve sonraları ise İsmet İnönü döneminde uğradığı baskı ve zulümlerden kurtulmak için 1948 yılında Avrupa'ya kaçmak istemiştir. Uzun lafın kısası; Sabahattin Ali, tanıştırıldığı Ali Ertekin ile Bulgaristan’dan Avrupa ülkelerine ulaşmak için Kırklareli’ye doğru yola çıkmış ve mola verdikleri bir yerde de tanıştırıldığı Ali Ertekin tarafından, kitap okuduğu esnada kafasına sopayla vurarak öldürülmüştür.

 

             ***

 

Sabahattin Ali’nin, eşi Aliye Hanım'a yazdığı (aslında tüm okurlarına bir sesleniş olarak gördüğüm) mektuptan alıntıladıklarımızla noktalayalım yazımızı…

“Etrafın seni sıktığı zaman kitap oku. Ben şimdiye kadar her şeyden çok kitaplarımı severdim. Bundan sonra her şeyden çok seni seveceğim ve kitapları beraber seveceğiz. İnsan muhitin bayağı, manasız, soğuk tesirlerinden kurtulmak istediği zaman yalnız okumak fayda verir. Bana en felaketli günlerimde kitaplarım arkadaş oldu. Fakat bu yetmiyor. Şiirlerimde de gördün ki kitaplara rağmen çok ıstırap çektim. Çünkü candan bir insanım yoktu. Sen benim yarım kalan tarafımı ikmal edeceksin…”

 

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.