KURBANA DAİR BİLİNEN BİLİNMEYEN HER ŞEY...

A -
A +
Bayramlarda eskiden bıçak, nacak reklamları olurdu, üst baş, şeker, giyim kuşam filan.  Şimdi? Şimdi turizm firmaları ipotek koydu sayfalara... 3 gün beş gece... Tam pansiyon, her şey dahil, açık büfe... 
Yunan adaları, Bodrum, Antalya... Hısım akraba da beklemeyiversin canım, zaten bir tatilimiz var şurada...
Kurban bayramında eskiden de garlar garajlar hareketlenirdi, otobüslerin yarısı hacca giderdi zira. Büyükşehirdeki insanlar ne yapar yapar koşarlardı baba yurduna.  Eh bahçesi olan evlerin hali başkaydı tabii. Bir çukur kan için kazılır bir çukur da işkembe ve kazuratına. Toprağı örttün mü biter, ne koku, ne leke,  üstüne çiçek dik, al tabii gübre sana.
Kendi memleketinizde gözetilecek insanları bilirsiniz sonra. Kim dul, kim yetim, kim hasta?
Et yiyen var, yiyemeyen var, tek tek kapıları çalınır, takdim edilir kibarca.
HABER KITLIĞI MI VAR
 Efendim bir dana kaçmış, sahibi yakalamaya çalışıyor. Diyeceksiniz "ne var yani bunda?" Bir bakıyorsunuz haber saati ekranlarda. Kamerayı gören koşmuş, bağıranlar çağıranlar, önünü kesenler, korna çalanlar. Hayvanı ürkütüyorlar daha fazla.
Bu beyler bayram günü kanalizasyon ağızlarını fotoğraflayacak, bulanık suyu magenta ile boyayıp, "deniz kan kesti"  yazacaklardır ayrıca. Neyse biz yine dönelim Anadolu'muza.  Eğer oğlunuz nişanlı ya da sözlü ise gelin kızın evine bir koç yollamalısınız mutlaka. Koç iri olacak, diri olacak. Anadolu'da Karaman ve Dağlıç cinsi sevilir, kuyruklu hayvan ayrı bir ritmle yürür, çalımı göz okşar. Boynuzlarına kırmızı kurdelalar bağlanacak ve bir altın takılacak alnına. Bir kurdela da karnından sırtına... Yetmez aşı boyalarla da kıpkızıl boyayacaksınız ki gören maşallah desin hayvana.
 Aşı boyayı açsanız biraz?
Aşı bildiğiniz demir oksit. Hatırlarsanız mektepler ve kışla binaları önce kireçle boyanır,  zeminden itibaren beş karışlık kısmına aşı boya vurulurdu ayrıca. Kirlenmesi muhtemel yerler makyajlanır bir bakıma. Ayasofya'nın üzerindeki rengi biliyorsun. İşte o boya, aşı boya!
ZENGİNE VACİP
Kurban bir ibadet, vacip ama malı mülkü olana. "Hanım geçen yıl bana kestik, hadi bu yıl da sana." Yok öyle şey, kim nisaba malikse ona. İlla ki hanımına kesmek istiyorsan kolayı var, zengin olacak kadar mal verirsin ona.
Şimdi kızımız için çamaşır makinesi, buzdolabı almış atmışız kenara, gelin olacak ya halıları yuvarlamış yuvarlamış dayamışız duvara. Peki kullanılıyor mu?  Yoo öölece duruyor. İyi de bunların bedeli nisap miktarını dolduruyorsa kurban düşer o kızcağıza. Bakın size bütün samimiyetimle söylüyorum, çeyizi nisabı geçtiği için kurban kesen kızların hemen o yıl yuvalarını kurduklarına şahit oldum. Hem de defalarca.
Kurban kesen insan zengindir malum, mutfaklarına et girer yıl boyunca. Şimdi düşünün bir evde beş kişiye kurban düşüyor, haydi birini kessin yesin. Diğerlerini verebilirler güvendikleri bir vakfa.
Ancak burada vekalet çok önemli. Maille de olur, mektup ve telefonla da. Ama kişi belli olacak. Ben bunu filan vakfa verdim, iyi de o vakıftan muhatabın kim? Mezbahalarda çok gördük, yardım kuruluşundan biri geliyor dosyayı havada sallayıp "şunların kurbanlarını kesmeniz için sizi vekil ettim" deyip gidiyor. Dosyada beş yüz isim var, tesiste bir sürü eleman. Olmadı ki ama...
Kurban sahibi kimi vekil ettiğini bilecek, vekil bizzat ismini zikredecek, kasap vekaleti kabul edecek, "he" si duyulacak şekilde besmele çekecek, tekbirler getirilecek bu arada.
 

KAPAK ATMASI ŞART
Peki kurban alırken dikkat edilecek hususlar?
Bir kere hayvan evsafa haiz olacak. Ama abi bu anasından bile iri... Görüntü değil yaş önemli. Küçükbaş hayvanlar için bir yıl, büyük baş hayvanlar için 2 yıl şartı var. Küçükbaşta nispeten oluyor ama büyükte kaçış yolu yok. İlla kapak atmış, kazması çıkmış olacak
Yani?
Devletin hayvanların kulaklarına astıkları küpelerde doğum tarihleri var onlara güvenebiliriz. Eğer böyle bir şey yoksa dişlerine bakarak iki yaşını aşıp aşmadığını anlayabiliriz. Şöyle ki alt öndeki iki süt dişi düşmüş, yerine daha geniş ve yüksek iki diş gelmiş olacak. Bazen sırf malı bir an önce satabilmek için hayvanların dişlerini koparıyor, taşla, 
kiloyla kırıyor, eziyet ediyorlar hayvana.  Çok gördüm ağızlar yara, biçarenin dili yok ki 
derdini anlata...
Besiciler ahırda beslenen hayvan diş düşürmez diyor, çayırda otlasa düşermiş aslı var mı acaba? 
- Evet yerli ırkta zaman zaman iki yaşını geçtiği halde düşmediği olsa da, kültür ırklarında iki yılda düşer mutlaka, vakti geldi mi bağlasan durmaz. Zaten en makbul et iki yaşını doldurmuş tosun etidir, sadece bizde değil bütün dünyada. 
Bir de mümkün mertebe dişi hayvanı kesmemek lazım, hani neslin devamı açısından.


KÖR TOPAL OLMAYACAK
Kurbanlık hayvanın bir uzvu, mesela bir ayağı eksik olmayacak. Allah için kestiğin tam tekmil dört dörtlük olacak, zayıf mecalsiz, kulaksız kuyruksuz hayvana bakma. Büyük baş hayvanlar birbirine süser, boynuzlar gözüne değer soğultur. Tamam gözü var da, kördür aslında. Bunu anlamanın basit bir yolu var elinizi yaklaştırın sakınıyorsa tamam.
Peki kasaplara tavsiyeleriniz?
Onlar işlerini bilirler. Ancak o gün talep çok, aceleye gelmesin. Hayvan tamamen ölmeden omurilik kesilmemeli, titremelerinin kasılmaların bitmesini beklemek gerek. Birkaç dakika daha sabredin, düşmeyin mekruha.
Peki hayvan hilelerini nasıl anlarız?
Toplu satımların hilesi başkadır, münferit olanların hilesi başka. En klasik yolu hayvana tuz yalatır, kepek dayanırlar. Verirler suyu ki sığır dediğin iki teneke içebilir rahatlıkla. Alan da kurttur, kantar başında oyalanır, hayvanlar idrarlarını salarlar. Zaten piyasada % 8 fire kuralı çalışır, kimse kendini uyanık zannetmesin bunlar para kazandırmaz.
YAYLALAR YAYLALAR
Satıcıya sorarsanız hayvanları ya kekikli dağlarda otlamıştır, ya da çiçekli bayırlarda. Halbuki ekseri içeride beslenir, kekiği rüyalarında görürler anca.  Hayvan buzağı iken alınır, 155 gün beslersin et bağlar, o günden sonra kilo almaz. Elde tutmak manasızdır bu saatten sonra. Çünkü adam çalıştıracaksın, suyu elektriği, fabrika yemi, hepsi para. Yanında saman da verirsin ki bağırsakları çalışa. Bazıları samanın üzerine mongalite denilen kalitesiz bir un serper, bu hayvanda yapış yapış bir yağ yapar, etin tadı tuzu olmaz.
 Küspe hayvanını da makbul tutmazlar değil mi hocam?
Şeker pancarı ekenlerin fabrikadan küspe alma hakları doğar,  bunu ya kurutur ya da o haliyle  saklarlar. Avrupalılar, 200 litrelik fıçılara taze yemleri doldurur bir nevi konserve ya da turşu yaparlar. Ki silaj denir buna. O gün açtığını bitireceksin ama. Yoksa kokar. Bizim köylümüz ise küspenin altına naylon serer üstünü toprakla örter, o da bir nevi silaj ama hava ile temasını kesemezsen çürümeye başlar. Bir ufunet ki nasıl anlatıla. Biliyor musun, şu silaj işinin besiciye öğretilmesi lazım. Devletimiz de destek verse ne iyi olurdu ama...  Yem bitkileri hem toprağı dinlendirir hem besiciyi tutar ayakta. Ukrayna'nın yaptığı gibi et ihracat edebiliriz pekala. Doğuda hayvan beslemek perişanlık, Erzurum'da Muş'ta Bingöl'de yazın ot biçilir, kışın kızaklarla taşınır ahıra.  Babadan atadan öyle görmüşler, en zahmetli yolu da bu aslında.  
 Hayvan seçmenin de ne incelikleri varmış meğer. 
Evet. En iyisi bilen biriyle gitmek pazara.  
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.